Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Yayımlandı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Yayımlandı.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“Değişiklik Kanunu”) 28 Temmuz 2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Değişiklik Kanunu yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Değişiklik Kanunu ile birlikte 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, (“HMK”) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu gibi usul hukukunu ilgilendiren birçok önemli kanunda değişiklik yapılmış bulunmaktadır. Değişiklik Kanunu uyarınca yapılan önemli değişiklikler aşağıdaki şekilde sayılabilir.
- HMK kapsamında kesin olarak verilen görevsizlik ve/veya yetkisizlik kararlarına ilişkin dosyanın görevli ve/veya yetkili mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulması için verilen 2 (iki) haftalık sürenin ne zamandan itibaren başlayacağına ilişkin kanuni bir boşluk bulunmaktaydı. Değişiklik Kanunu ile bu boşluk doldurulmuş ve söz konusu 2 (iki) haftalık sürenin görevsizlik ve/veya yetkisizlik kararının ilgili tarafa tebliğinden itibaren başlayacağı hükme bağlanmıştır. Maddenin eski halindeki ifade 2016 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olduğundan, yapılan değişiklik ile kanun maddesi ve uygulama birbiri ile uyumlu hale getirilmiştir.
- Değişiklik Kanunu’nun 2. maddesinde, “duruşmaların aleni olarak gerçekleştirilmesi ilkesine” yeni istisnalar getirmiştir. HMK’nın 28. maddesinin eski halinde kural olarak aleni olarak yapılan duruşmaların ancak “genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin” gerekli kıldığı hallerde kapalı/gizli olarak yapılması mümkün iken, yapılan değişiklik ile “yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin kesin olarak gerekli kıldığı” haller de bu istisnalara eklenmiştir. Bu yeni istisnaya örnek olarak “boşanma davasında tarafların 3. kişiler tarafından bilinmesini istemedikleri hususların varlığı” ya da “şirketlerin ticari sırlarının yargılamada deliller arasında yer alması” gösterilebilir.
- Bununla birlikte, Değişiklik Kanunu ile birlikte HMK kapsamında hâkimi ret sebepleri arasına söz konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak arabuluculuk veya uzlaştırmacılık yapmış olması da eklenmiş bulunmaktadır. Bu bakımdan dava konusu uyuşmazlıkta arabuluculuk veya uzlaştırmacılık faaliyetinde bulunan hakimlerin taraflarca reddi istenebilecektir. Ayrıca hâkimin reddine ilişkin verilen kararların ancak hükümle birlikte kanun yoluna başvurulması şartı da ortadan kaldırılmış olup bu kararlar tek başına istinaf incelemesine konu olabilecektir. Değişiklik Kanunu ile getirilen bir diğer önemli düzenleme ise hakimlerin yargılama esnasında taraflara vermiş olduğu kesin sürelere ilişkindir. Hakimler, Değişiklik Kanunu’nun yürürlük tarihinden itibaren tayin ettikleri kesin süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirmekle (ihtarat yapılması) yükümlü kılınmışlardır. Değişiklikten önce uygulamada davaya bakan hâkimin taraflara süre verirken ihtarat yapılmasını ihmal etmeleri halinde, kimi zaman 3-4 kez daha taraflara süre vermek zorunda kaldıkları bilinen bir gerçektir. Yapılan değişiklik ile ihtarat yapılması zorunlu hale getirildiği gibi, her şekilde verilen ikinci sürenin de kesin olduğu
vurgulanarak yukarıda bahsedilen uygulamadaki süre kayıplarının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. - Değişiklik Kanunu kapsamında, belirsiz alacak davalarında büyük bir değişiklik yapılmış bulunmaktadır. Şöyle ki; Değişiklik Kanunu öncesinde, HMK uyarınca belirsiz alacak davası olarak başlatılmış davalarda karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat aşamasında davacı alacağını net olarak belirleyebildiğine kanaat getirdiği takdirde (genellikle dosyaya bilirkişi raporlarının ibraz edilmesinin ardından) talebini tam ve eksiksiz olarak mahkemeye bildirmek hakkına sahipti. Değişiklik Kanunu ile birlikte getirilen düzenlemeyle birlikte bundan böyle hâkime, alacağın tam olarak belirlenebilir olduğuna karar verme yetkisi getirilmiş bulunmaktadır. Bu hususa paralel olarak hâkim, davacıya talebini tam olarak belirtmesi için 2 (iki) haftalık kesin süre verecektir.
- Davanın geri alınması durumunda mahkemenin ne karar vereceği hususunda uygulamada farklı mahkemelerden farklı kararlar verilmekte olup, bu hususta Yargıtay kararlarında da hâkim görüş “davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği” idi. Yapılan değişiklik ile Yargıtay’ın bu görüşü de artık kanun metnine girmiştir.
- Davalının davaya cevap verme süresi kanunda iki hafta olarak belirtilmiş olmakla beraber, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda yazılı yargılama usulüne tabi davalarda bir ay, basit yargılama usulüne tabi davalarda ise iki haftaya kadar ek süre verilmesi mümkündür. Değişiklik Kanunu’ndan önce, uygulamada kimi mahkemeler bu ek sürenin karar tarihinden, kimi mahkemeler ise cevap süresinin bitiminden itibaren başlamalarına karar veriyorlardı. Yapılan değişiklik ile bu tutarsızlık giderilmiş ve verilecek ek sürelerin “cevap süresinin bitiminden itibaren başlayacağı” hususu kanun metninde açıkça belirtilmiştir.
- Değişiklik Kanunu’nda ön inceleme duruşmasına ilişkin iki önemli değişiklik getirilmiştir. Bunlardan ilki, önceden ön inceleme duruşmasında taraflara “ delil listelerinde gösterdikleri ama sunmadıkları delilleri sunmak için iki hafta kesin süre verilirken” yapılan değişiklik sonrasında bu kural yürürlükten kaldırılmıştır. Maddenin yeni halinde taraflara bu süre “ön inceleme duruşması tebligatının ulaşması ile” başlayacaktır. Başka bir deyişle taraflar ön inceleme duruşmasında ya da sonrasında dosyaya başkaca bir belge/delil ibraz edemeyecektir. Ön incelemeye ilişkin ikinci önemli değişiklik ise “ön inceleme duruşmasında taraflardan birinin mazeretsiz olarak bulunmaması durumunda diğer tarafında iddia ya da savunmasını serbestçe genişletmesi” imkanı kanun metninden çıkarılmıştır. Başka bir deyişle “iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı” artık dilekçeler aşamasının sona ermesi ile başlamış kabul edilecektir.
- Bununla birlikte Yargıtay’ın bozma kararlarından veya Bölge Adliye Mahkemesi’nin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da
ıslah yapılabileceği hükme bağlanmıştır şu kadar ki bozma kararına uyulması halinde ıslah yapılamayacaktır. - HMK’da yapılan önemli bir değişiklik ise sözlü yargılama aşaması ile ilgilidir. Bu değişiklik ile birlikte yargılama süresinin kısaltılması hedeflenmektedir. Şöyle ki; Değişiklik Kanunu’nun yürürlüğünden itibaren mahkeme, tahkikat aşamasının tamamlanması üzerine aynı duruşmada tahkikatın bittiğini taraflara bildirecek ve sözlü yargılama aşamasına geçerek hükmünü açıklayacaktır. Şu kadar ki taraflardan herhangi birisinin duruşmanın ertelenmesini talep etmesi halinde mahkeme, iki haftadan az bir süre olmak üzere yeni duruşma günü tayin edecek ve hükmünü açıklayacaktır.
- Özellikle pandemi sürecinde hukukçular tarafından tartışılan bir husus olan tarafların duruşmada fiziki olarak hazır bulunmadan, uzaktan ses ve görüntü nakli ile katılması hususu Değişiklik Kanunu’nun 17. maddesinin, HMK’nın 149. maddesinde yaptığı değişiklik ile kanunlaşmıştır. Kanun metninin eski halinde her iki tarafın da talebi olması halinde mahkeme hakiminin ses ve görüntü nakli ile duruşma yapılması karar verebilecek olduğu hususu yer alırken, madde metninin yeni halinde taraflardan birinin talebinin bu şekilde duruşma katılım için yeterli olduğu ifadesi yer almaktadır. Aynı şekilde tanık, bilirkişi ya da uzman da ses ve görüntü nakli ile duruşmalara katılabilecektir. Tarafların bu şekilde taleplerinin mahkeme hakiminin takdirinde olduğunu, hakimin gerekli görmesi halinde bu talepleri reddedebileceğini, önceden karar vermesi halinde de bu karardan dönebileceği hususunu da unutmamak gerekmektedir.
- Değişiklik Kanunu uyarınca ticari defterlerin delil olarak kabul edilmesi hususunda da değişiklikler yapılmıştır. Değişiklik Kanunu’ndan önce usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defterlerin delil teşkil ettiği hallerden birisi olan karşı tarafın ticari defterlerin söz konusu uyuşmazlığa ilişkin hiçbir kayıt içermemesi durumu HMK kapsamından çıkarılmış bulunmaktadır. Bu bakımdan karşı tarafın usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamayacaktır. Şu kadar ki diğer taraf ticari defterlerini delil olarak dosyaya ibraz etmez ise usulüne uygun tutulmuş ticari defterler delil vasfını kazanacaktır. Tahmin edileceği üzere, ticari bir davada özellikle davacının iddia ettiği ticari ilişkiyi reddeden davalının defterlerinde kayıt bulunmaması ticari hayatın olağan akışına uygun iken, bu husus uygulamada davalının aleyhine delil teşkil edilebiliyordu. Yapılan değişiklik ile davalı taraf aleyhine yorumlanabilecek bu husus ortadan kalkmış ve madde metni her iki taraf için de daha adaletli hale getirilmiştir.
- Bununla birlikte ticari yargılamaların süresinin kısaltılması adına Değişiklik Kanunu kapsamında HMK’da yapılan bir diğer düzenleme ile basit yargılama usulüne tabi davaların parasal sınırı 100.000,00-TL’den (YüzBinTürkLirası) 500.000,00-TL’ye (BeşYüzBinTürkLirası) çıkarılmış bulunmaktadır.
- Değişiklik Kanunu ile Tüketici uyuşmazlıklarının çözümünde de zorunlu arabuluculuk getirilmek sureti ile hızlandırılması hedeflenmektedir. Bu bakımdan tüketici uyuşmazlıklarında da dava açabilmek için HMK uyarınca arabuluculuk dava şartı haline getirilmiş bulunmaktadır.
- Değişik Kanunu ile HMK’da yapılan bir diğer değişiklik ise bilirkişi raporuna karşı yapılacak itirazın süresi ile ilgilidir. Bilirkişi raporuna yapılacak 2 (iki) haftalık itiraz süresi, ilgili tarafça talep edilmek kaydıyla, bilirkişi raporunun çok teknik detaylar içermesi ve kapsamlı araştırmayı gerektirmesi halinde, mahkeme tarafından bir defaya mahsus olmak ve 2 (iki) haftayı geçmemek üzere uzatılabilecektir.
- Yapılan yargılamada mahkeme hükmünü kurarken sehven de olsa “talep edilmesine ya da kendiliğinden hükme geçirilmesi gereken bir hususu” gerekçeli karar metnine geçirmediği takdirde, kararın verilmesi ile davadan el çektirildiğinden ve tavzih ile hükme yeni madde eklemek de mümkün olmadığından, ancak üst mahkemeye başvurarak hakkını arayabiliyordu. Bu husus lehine dava sonuçlanan tarafı da mağdur ediyor ve ancak üst mahkeme kontrolünün ardından talebini alması mümkün oluyordu. Değişiklik Kanunu ile HMK’ya eklenen “hükmün tamamlanması” başlıklı madde uyarınca yargılama esnasında talep edilmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, nihai kararın tebliğinden itibaren 1 (bir) ay içerisinde ek karar verilmesi istenebilecektir.
- Değişiklik Kanunu kapsamında HMK uyarınca temyiz edilebilecek davalarda da değişiklik yapılarak, kira ilişkisinden doğan davalarda 3 (üç) aylık kira tutarının HMK’da belirlenen tutarın üzerinde olması halinde temyiz edilebileceği düzenlenmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte, İstinaf Mahkemesi’nce ilk derece mahkemesinin usul eksikliği nedeni ile kaldırdığı kararlarına ilişkin temyiz kanun yoluna başvurulamayacağı da ayrıca hükme bağlanmıştır.
- Değişiklik Kanunu ile getirilen bu yeni düzenlemelerin devam eden davalara etkisi hususunda ise, torba yasada farklı bir hüküm bulunmaması sebebiyle HMK’nın 448. maddesinde yer alan ““Bu Kanun hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır” hükmü uygulama alanı bulacak ve tamamlanmış işler hariç uygulama alanı bulacaktır.
Değişiklik Kanunu’nun tam metnine ulaşmak için tıklayınız.
Uğursan Yiğit Parmaksız, Kıdemli Avukat
Yağız Kızkapan, Stajyer Avukat