Önerilen Aramalar

Rekabet Kurumu E-Pazaryeri Platformları Sektör İncelemesi Ön Raporunu Yayımladı.

25.05.2021

Tüm Makaleler
Elektronik ticaretin günümüzdeki önemi tartışılmaz. E-ticaret hacminin gittikçe arttığı bugünlerde, e-ticaret işlemlerinde Rekabet Hukukunun da geliştiğini görüyoruz.
Çeşitli kurumlar da e-ticaret alanında incelemeler yapmaya başladılar. Özellikle Rekabet Kurulu (“Kurul”) e-pazaryerlerini dikkatle incelemeye başladı ve bir nevi sektörün fotoğrafını çekerek bir ön rapor yayınladı. Kurul’un hazırladığı E-Pazaryeri Platformları Sektör İncelemesi Ön Raporu (“E-Pazaryeri Platformları Ön Raporu”), 7 Mayıs 2021 tarihinde Rekabet Kurumu internet adresinde yayımlandı.

Genel anlamda Kurul, E-pazaryeri Platformları Ön Raporu ile, e-ticaret hacimlerinde yaşanan artış ve gelişmeler ışığında Rekabet Hukukunda politikalar belirlemeyi amaçlamaktadır.

E-Pazaryeri Platformları Ön Raporu, e-pazaryeri iş modelinden ve e-pazaryerlerinin uygulamalarından beslenen tüm rekabetçi ve rekabet karşıtı etkilerin anlaşılabilmesini ve uygun politikaların belirlenebilmesi amacıyla e-pazaryerlerinin işleyişini anlamayı ve bu alanda rekabeti işler kılan ve/veya aksatan unsurları tanımlamayı hedeflemektedir.

E-Pazaryeri Platformları Ön Raporu’nun 364 sayfa uzunluğunda olduğu dikkate alındığında, raporun kendisinin ne kadar detaylı olacağı ve ne gibi gelişmelere yol açacağı merakla beklenmekte! Zira, E-Pazaryeri Platformları Ön Raporu dahi halihazırdaki problemlere ve bunların çözümlerine ışık tutmaktadır.

E-pazaryerleri, alıcılar ile satıcıların üçüncü bir taraf aracılığıyla elektronik ortamda bir araya geldiği ve ticari faaliyetlerin gerçekleştiği sanal ortamdır.

Dijital alanda yaşanan değişim ve dönüşümle birlikte, (Rekabet Hukuku ile ilişkisini burada incelediğimiz) elektronik ticarette yaşanan gelişmelerin doğurduğu yeni iş modelleri mevcut. Bu modellerden birisi olan ve hızla gelişerek değişime yön veren önemli bir piyasa aktörü olarak karşımıza çıkan e-pazaryerleri, işlem hacimlerini istikrarlı bir şekilde artırmaktadırlar.



I. Ön Rapor Kapsamındaki Temel Tespitler

  • E-pazaryerleri sahip oldukları iktisadi yapı ve işleyiş özellikleri ile geleneksel pazarlardan farklılaşan bir rekabet düzeni ve gelişimine sahip olup platformların güçlü ağ etkileri, ölçek ve kapsam ekonomileri ile tek/sınırlı kaynak beslemesi, veri temelli işleyiş gibi iktisadi özellikleri, pazara giriş ve pazarda tutunma önünde yüksek giriş engelleri oluşturabilmektedir.
  • Giriş ve gelişme önündeki yüksek giriş engelleri, pazarın kendi kendini düzeltme ihtimalini önemli ölçüde ortadan kaldırmakta; pazarda, sınırlı sayıdaki yerleşik teşebbüs lehine kendi kendini besleyen bir pazar gücü- yoğunlaşma döngüsüne neden olabilmektedir.
  • Bahsi geçen döngü, “pazar içi rekabeti” kısa zaman zarfında “pazar için rekabete” dönüştürebilmekte, bu rekabet dâhilinde “kazananın hepsini aldığı” bir rekabet düzeni ortaya çıkabilmektedir. Dolayısıyla, platform iş modelinin yapısal ve işleyiş özelliklerinden kaynaklı olarak pazarın evrilmesi, yani tekelleşmesi söz konusu olabilmektedir.
  • Yapısal aksaklıkların beslediği, dayanıklı pazar gücü, yerleşik teşebbüslere rakiplerini pazardan dışlama güdü ve imkânı sağladığı gibi, platformda yer alan satıcı ve tüketicilerin de adil olmayan şartlar altında rekabet karşıtı etkilere maruz kalmasına zemin hazırlamaktadır.
II. Pazarın Mevcut Görünümüne İlişkin Tespitler
  • Gerek toplam gerek kategori bazlı gerekse aracılık işlem hacimleri gelişimleri 2018 yılından itibaren Trendyol’un rakiplerini geride bırakan bir büyüme trendine girdiğini göstermektedir.
  • Trendyol’un pazardaki hızlı yükselişinde küresel ölçekte önemli bir oyuncu olan Alibaba’nın 2018 yılında Trendyol’a ortak olmasının etkili olduğu, söz konusu ortaklıkla birlikte Trendyol’un pazarlama faaliyet ve yatırımlarında yoğunlaşma yaşandığı gözlenmektedir.
  • Pazarda Hepsiburada başta olmak üzere N11 ve Gittigidiyor diğer önde gelen pazaryerleri olup küresel ölçekte bir diğer önemli oyuncu olan Amazon, 2018 yılında Türkiye pazarına giriş yapmakla birlikte girişinden bu yana önemli bir büyüme kaydedememiştir.
  • Çok kategorili pazaryerleri ağırlıklı olarak hibrit yapıda olmakla birlikte, platformlarındaki satışlar bakımından Trendyol, Hepsiburada ve Amazon Türkiye’nin satıcı rolü oldukça belirgindir.
  • Hibrit yapı, pazaryerine faaliyetlerinde önemli esneklik sağlamakta ve pazaryerinin üçüncü taraf satıcılara olan ihtiyacını azaltmakta; hibrit pazaryerleri, üçüncü taraf satıcılar karşısında aynı zamanda rakip konuma gelmektedir. Bu eşanlı rol itibarıyla ortaya çıkan çıkar çatışmaları, pazaryerinin kendini kayırmasına yönelik rekabet endişelerini beslemektedir.
  • Satıcılarının %48,9’u Trendyol’u ‘vazgeçilmez ticari ortak’ olarak tanımlarken, Trendyol’u takiben en yüksek orana sahip Hepsiburada için bu oran %27,3 seviyesindedir.
  • Pazaryerlerinin, asimetrik pazarlık gücü ölçüsünde, üçüncü taraf satıcılara ticaret koşullarını tek taraflı dikte etme imkânı doğmakta olup buna bağlı olarak satıcıların sömürülmesi endişeleri gün yüzüne çıkmaktadır.
III. Platformlar Arası Rekabet Bakımından Temel Endişeler
  • E-pazaryeri platformları pazarı bakımından (i) en çok kayrılan müşteri (“EKM”) (ii) münhasırlık koşulları ve (iii) verinin taşınabilirliğinin engellenmesinin platformlar arası rekabeti hedef alabilecek temel uygulamalar olduğu değerlendirilmektedir.
  • Fiyat ve diğer satış koşullarına yönelik olarak satıcılara, özellikle geçit bekçisi niteliğindeki pazaryerleri tarafından getirilecek geniş EKM koşulunun, pazarda komisyon oranlarına dayalı rekabeti azaltmak suretiyle fiyat katılığına neden olabileceği, pazara girişi ve pazarda büyümeyi engelleyebileceği değerlendirilmektedir.
  • Platform EKM koşulunun, pazarın perakende seviyesine ilişkin olmasının, olası rekabet karşıtı etkiyi güçlendirdiği ve uygulamaya bağlı tüketici refah kaybının da bu ölçüde artacağı değerlendirilmektedir.
  • Geniş EKM koşulunun geçit bekçisi pazaryer(ler)ince kullanılması durumunda yaratılması muhtemel rekabet karşıtı etkinin, olası etkinlik kazanımları ile telafisinin mümkün olmadığı; dar EKM ve fiili/sözleşmesel münhasırlık koşullarının geçit bekçileri tarafından uygulanması halinde ise rekabeti kısıtlayıcı etkilerinin daha fazla olacağı ancak, bu uygulamaların meşruiyeti noktasında dosya bazında değerlendirme yapılmasının daha uygun olduğu düşünülmektedir.
  • Geçit bekçisi pazaryer(ler)inin, tüketici ve satıcıların çoklu erişim imkânlarını kısıtlamamak adına, verilerine erişim ve bunların başka platformlara taşınması önünde teknik veya davranışsal engel yaratmaması gerektiği değerlendirilmektedir.
IV. Platform İçi Rekabet Bakımından Temel Endişeler
  • E-pazaryeri platformları pazarında kendini kayırma davranışlarına yönelik olarak (i) liste ve sıralamalarda kendi ürününe öncelik sağlama, (ii) satıcı verilerinin kullanılması ile kendi satıcısı olduğu ürünlerde haksız avantaj temin etme ve (iii) ilişkili hizmetlerinden faydalanan satıcılara, diğer satıcılara oranla haksız avantaj temin etme konuları ön plana çıkmakta olup bu alanlarda pazaryeri lehine önemli bilgi asimetrisi ve opaklık söz konusu olabilmektedir.
  • Pazaryerlerinin, üçüncü taraf satıcılar karşısında asimetrik pazarlık gücüne sahip olduğu görülmekte olup asimetrik pazarlık gücü, pazaryerlerine ticaret koşullarını tek taraflı belirleme imkân ve yeteneği verirken; buna maruz kalan satıcılar, önemli bir belirsizlik ve ticari riskle karşı karşıya kalabilmektedir.
  • E-pazaryerlerinin, kendi platformlarında satıcı olarak da yer almalarına bağlı olarak gelişen, pazaryerinin, üçüncü taraf satıcılar karşısında aynı zamanda rakip olmasına yol açan eşanlı rolü; özellikle geçit bekçisi pazaryer(ler)i bakımından, ‘kendini kayırma’ ekseninde rekabet endişelerini gündeme getirmektedir.
V. Tüketiciler Bakımından Temel Endişeler
  • E-pazaryeri platformu pazarı bakımından tüketicilerin, diğer platform pazarlarında olduğu gibi, ücretsiz hizmet yanılgısına düşebildikleri, bu durumda para karşılığında sunulan hizmetler bakımından gösterdikleri duyarlılığı verileri ile ödeme yaptıklarında göstermedikleri, bu eğilimin tüketicileri aşırı veri toplanması ve gizliliğin ihlal edilmesi gibi sömürülere açık hale getirdiği değerlendirilmektedir.
  • Tüketicilerin, pazaryerlerince hangi verilerinin toplandığı, ne şekilde kullanıldığı ve nasıl sunulduğu noktasında bilgi asimetrisinden ve opaklıktan muzdarip olduğu, bunun tüketicilerin özerkliğini olumsuz etkilediği ve tüketicileri manipülasyona ve sömürüye açık hale getirdiği değerlendirilmektedir.
  • Yapısal olarak yüksek giriş engelleri nedeniyle önemli ölçüde daralan yeni girişlerin, öldürücü devralmalar ile daha da sınırlandırılabileceği değerlendirilmektedir.
VI. Politika Önerileri
  • Sektör incelemesinin Ön Rapor sürecinde elde edilen bulgular çerçevesinde öne çıkan rekabet sorunlarına yönelik olarak, pazarın rekabetçiliğini temin etmek üzere aşağıdaki politikalar önerilmiştir:
i. Rekabet Hukuku ikincil mevzuatının güçlendirilmesi
  • E-pazaryeri platformları pazarı, hızlı yoğunlaşma eğilimi, yerleşik teşebbüslere, diğer fiili veya potansiyel rakiplerce yakalanması zor bir pazar gücü ve konumu vermekte ve buna bağlı olarak bu piyasalar bakımından Rekabet Hukuku kurallarının, genel olarak, daha muhafazakâr ve sert şekilde uygulanması ihtiyacı doğmaktadır.
  • Bu ihtiyaca binaen, Rekabet Hukuku kurallarının nasıl uygulanacağını düzenleyen ikincil mevzuatın platform ekonomisi bakımından gözlemlenen belirsizlikleri ortadan kaldıracak şekilde güçlendirilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
ii. “Platform Davranış Kodu” düzenlemesi
  • Aşağıda genel itibarla sunulan hükümleri içerecek bir Platform Davranış Kodu’nun hazırlanmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir:
  • Sözleşme koşulları açık ve anlaşılır bir dilde yazılı ve satıcılar bakımından her aşamada kolayca erişebilir olmalı; satıcının hesabının hangi durumlarda askıya alınacağı veya ne tür kısıtlamaların ne zaman, hangi koşullar altında ve nasıl uygulanacağı hususları gerekçeleriyle birlikte sözleşme hüküm ve koşullarında açıklanmalıdır.
  • Sözleşme koşullarında yapılması planlanan değişikliklere ilişkin, satıcılar makul süre öncesinde bilgilendirilmeli ve satıcının ilgili değişiklik nedeniyle sözleşmeyi haklı sebeple sonlandırma hakkı bulunmalı; sözleşme koşulları geriye dönük şekilde değiştirilmemelidir.
  • Satıcıyla ilişkilerin dondurulması veya sonlandırılması durumunda bilgilendirme, 30 gün öncesinde ve gerekçeleriyle birlikte yapılmalıdır.
  • Pazaryerinin listeleme/sıralamada dikkate aldığı kriterler ve bu kriterlerin önemi, satıcılara, sözleşme ve koşullar dâhilinde açıklanmalıdır.
  • Pazaryerinin, kargo gibi yan hizmetleri sunmasına ilişkin koşul ve şartlar, sözleşme hüküm ve koşullarında açıkça yer almalıdır.
  • Pazaryerinin satıcılardan talep ettiği bedel ve ücretlere ilişkin genel ücret tarifesi şeffaf bir şekilde satıcıların erişimine açık olmalıdır. Bu ücretlerin, satıcılar bakımından hangi durum ve şartlarda farklılaşacağı hususu da ilgili sözleşme hüküm ve koşullarında açıklanmalıdır.
  • Pazaryerleri, tüketici ve satıcıların pazaryerine sağladıkları verilere erişimlerini sağlamalıdır.
  • Pazaryerleri, satıcı şikâyetlerine yönelik olarak satıcıların kolayca ulaşabileceği, ücretsiz ve makul sürede çözüm sunan bir dâhili bir birim kurmalıdır.
iii. Geçit bekçisi düzenlemesi
Geçit bekçisi olarak tayin edilecek teşebbüs(ler)e aşağıdaki yükümlülüklerin getirilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir:
  • Satıcılarına sözleşmesel veya fiili geniş EKM koşulu getirmemelidir.
  • Satıcılarının pazaryeri ile yaşadığı sorunlara yönelik olarak ilgili kamu otoriteleri ile iletişime geçmesini engelleyecek veya kısıtlayacak davranışlarda bulunmamalıdır.
  • Satıcıların faaliyetleri dolayısıyla edindiği kamuya açık olmayan veriyi bu satıcıların ürünleriyle rekabet halindeki kendi ürünlerinde kullanmaktan sakınmalıdır.
  • Platformundaki sıralamalarda kendi veya grubuna ait firmaların ürününe avantaj sağlamamalıdır.
  • Satıcılarına, platformdaki satışlarının karlılığını takip edebilmeleri bakımından performans araçlarına ücretsiz, etkin, kaliteli ve gerçek zamanlı erişim sağlamalıdır.
  • Satıcılarının veya tüketicilerin pazaryerine sağladıkları verileri başka platformlara taşınması önünde teknik veya davranışsal engel yaratmamalıdır.
  • Satıcılarına, veya satıcılarca yetkilendirilmiş üçüncü taraflara, satıcının pazaryerine sağladığı verilere ve bu veriden üretilen verilere ücretsiz, etkin, kaliteli ve gerçek zamanlı erişim sağlamalıdır.
  • Gerçekleştirdiği tüm devralmaları, 2010/4 sayılı Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ’de yer verilen bildirim eşiklerinden bağımsız olarak Rekabet Kurulu’na bildirmelidir.
Kurul tarafından kamuoyunun Ön Rapor’un bulgu, tespit, değerlendirme ve politika önerilerine yönelik görüşlerini 9 Temmuz 2021 tarihine kadar iletilebileceği ve sektör paydaşlarının katılımıyla yakın zamanda bir çalıştay düzenlenmesinin planlandığı belirtilmiştir.

Ön Rapor’un tam metnine buradan ulaşabilirsiniz. Bu metnin tamamen incelenmesi halinde, e-pazaryerlerinin mevcut durumunun net bir görünümü hakkında bilgi sahibi olunabilecektir.

Nur Duygu Bozkurt Kadirhan, Kıdemli Avukat
Burak Batı, Avukat
İrem Tanık, Stajyer Avukat

Benzer Makaleler
Bu yazımızda yenilebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini hukuki yönler başta olmak üzere bir çok açıdan ele aldık.
2023 yılında Rekabet Kurumu’na bildirilen işlemlere ilişkin olarak, Rekabet Kurumu (“Kurum”) Ekonomik Analiz ve Araştırma Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan 2023 yılı Birleşme ve Devralma Görünüm Raporu (“Rapor”), 5 Ocak 2024 tarihinde, Kurum’un internet sitesinde yayımlanmıştır.
Türk Rekabet Kurumu (“Kurum”) tarafından Birleşme ve Devralma rejimini diğer mehaz Avrupa Birliği (“AB”) hukuklarıyla yeknesak kılmak adına 1997/1 sayılı Rekabet Kurulu’ndan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ’i yürürlükten kaldırılarak
Türk Borçlar Hukuku ve Ticaret Hukukunda, konsinye satış şartı ve konsinye satış sözleşmesi diye anılan sözleşme türü açıkça düzenlenmemiş bir kavram olup sözleşme serbestisi kapsamında uygulama ve öğretide gelişmiş, yargı kararları ve ikincil hukuk kaynaklarında sıkça ifade bulmuş bir kavramdır.
İnternet, günümüzde enformasyon ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen gelişmelerle birlikte, ekonomiye yön veren en önemli platformlardan biri haline gelmiştir.
Rusya ve Ukrayna arasında bir süredir gözlemlenmekte olan diplomatik gerginlik ve zıtlaşmaların yerini sıcak çatışma ve Rusya tarafından bazı Ukrayna topraklarının işgaline bırakması ile birlikte, Dünya ülkeleri bu duruma tepkiler göstererek Rusya’ya karşı çeşitli yaptırımlar uygulamaya başlamıştır.
2021 yılı, Türk Rekabet Hukuku bakımından birçok ilke imza atılan bir yıl oldu. Geçtiğimiz son 10 yıldaki gelişmelere kıyasla, 2021 yılında, sadece 1 yıl içinde, Türk Rekabet Hukuku uygulamasına, çeşitli içtihatlar ve mevzuat oluşumları aracılığıyla ciddi bir ivme kazandırıldı.
Türk Borçlar Kanununun en önemli düzenlemelerinden biri olan satış sözleşmelerinde üzerinde durulması gereken en önemli konu satışın yapılmasından sonra satılan üründe ayıp ortaya çıkması ve ayıp halinde alıcının hakları ile satıcının yükümlülüklerinin neler olduğudur. Bu yazımızda da özel olarak ayıp halinde tarafların hak ve yükümlülükleri ile bunlar için düzenlenmiş şekil şartlarından bahsedilmektedir.
İstem konusunun bölünebilir olduğu durumlarda tamamının değil, yalnızca belli bir kesiminin dava edilmesi halinde kısmi dava söz konusu olmaktadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 107. maddesinde yapılan düzenleme ile talep sonucunun belirlenemediği hallerde kısmi davaya nazaran daha kolay bir yol olan belirsiz alacak davası seçeneği getirilmiş, böylelikle alacaklıya, alacağının belirlenebilen kısmı üzerinden harç yatırarak açacağı dava kapsamında karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurmasına gerek olmadan talep sonucunu kesin olarak belirleme olağanı tanınmıştır.
Ticari hayatta teşebbüsler, faaliyet içerisinde bulunduğu diğer sektör oyuncularından olan alacaklarını tahsil etmek adına alacaklarını taşınmaz ipoteği ile teminat altına alma yöntemini sık sık tercih etmektedir.
“Takas Edilemez/Değiştirilemez Jetonlar’ın ("NFT"- Non-Fungible Token) kullanımının blok zincir teknolojisi ile yaratıcı fikri mülkiyeti birleştirmede kazandığı popülerlik günbegün artmaktadır.
Ticari hayatta teşebbüslerin faaliyetlerini baskı altında olmaksızın serbesti ile gerçekleştirebilmesi, teşebbüslerin bulunduğu pazardaki varlığını koruyabilmesinin yanında son alıcı olan tüketicilerin adil fiyatlandırma ve kaliteli ürün dengesinde piyasaya sunulmuş son üründen faydalanabilmesi açısından da önem taşımaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın (“Bakanlık”) İş Yerlerinde Covid-19 Tedbirleri başlıklı duyurusu (“Duyuru”) 3 Eylül 2021 tarihinde Bakanlık internet adresinde yayımlanmıştır.
Yazımız kapsamında, En Çok Kayrılan Müşteri koşulunun tanımı ile ticaret hayatındaki temel fonksiyonu ve Türk Rekabet Hukuku kapsamındaki yeri değerlendirilecektir.
Bu makale İcra ve İflas Kanunu’nda Değişiklik Yapan Torba Kanu’nun ne getirdiğine değinmektedir.
2019 yılı Aralık ayından beri hayatımızda yer alan Koronavirüs (“Covid-19”) ile birlikte maskeli, sosyal mesafeli yaşam tarzı yeni normal haline geldi.
Avrupa ve Amerika’da yaklaşık kırk yıla yakın bir süredir uygulanan uyuşmazlık çözüm yöntemi olan arabuluculuk kurumu günümüzde ülkemizde de en sık kullanılan alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden birisidir.
Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonu’nun (“Singapur Konvansiyonu/Konvansiyon”) Onaylanması Hakkında Karar (“Karar”), 22 Nisan 2021 tarihli ve 31462 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Karar ile beraber, Konvansiyon’a ilişkin iç hukuk onay süreci tamamlanmış olup; Türkiye’nin onayı, 22 Ekim 2021 tarihine kadar Birleşmiş Milletler’in New York’ta bulunan merkezine tevdii edilecektir.
Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun (“Kanun”), 19 Aralık 2018 tarihli ve 30630 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Kanun uyarınca, arabuluculuk ile ilgili oldukça önemli düzenlemeler mevcuttur. 1 Ocak 2019 tarihi itibariyle yürürlüğe girecek olan düzenleme uyarınca konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davalarda arabuluculuk dava şartı haline getirilmiştir.
“Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara (“Karar”) İlişkin Tebliğ’de (Tebliğ No: 2008-32/34) (“Tebliğ”) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2018-32/51)” (“Değişiklik Tebliği”) 6 Ekim 2018 tarihli ve 30557 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Kaynağını İsviçre Federal İcra ve İflas Kanunu’ndan alan ve yürürlüğe girdiği 1932 yılından beri metninde birçok kez değişiklikler yapılan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda Türkiye’de toplumsal ihtiyaçların değişmesi ve genel ekonomide meydana gelen gelişmeler sebebiyle, mali yönden güçlük yaşayan şirketlerin faaliyetlerinin devam etmesi bir başka deyişle iflas etmelerinin önüne geçilmesi amacıyla bazı kurtuluş çarelerine yer verilmişti. Bunlara örnek olarak “mal varlığının terki suretiyle konkordato”, “iflasın ertelenmesi” ve “uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırma” verilebilir. Her ne kadar kanunda birden fazla kurum yer alsa da, özellikle “iflasın ertelenmesi” dışındaki kurumların işleyişine ilişkin maddelerin süre ve usul bakımından uygulanmasında yaşanan zorluklar sebebiyle ticari anlamda güç durumda olan tacirler son yıllarda sadece “iflasın ertelenmesi” kurumuna başvurmakta idi. Bu kurum yıllar geçtikçe amacından sapmış ve erteleme talep eden tacirin mali durumunu iyileştirmekten çok, alacaklıların alacaklarına kavuşmasına engel olan ya da sürüncemede bırakan bir kurum haline gelmiştir.
Çeşitli gelişmeler karşısında ülke ekonomisinin büyüme hızını arttırmak ve bu suretle kalkınmasını sağlamak için dünyadaki ekonomik ve politik riskler ile yakın coğrafyamızda yaşanan bölgesel olayların ekonomi üzerindeki muhtemel etkisini bertaraf etmek ve müteşebbislerin iş ve yatırım kararlarına daha sıhhatli bir şekilde odaklanmalarına imkan sağlamak, AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesi ve ülkemize yönelik yatırımların arttırılması amacıyla, özel sektörün kamuya olan borç yükünün azaltılarak borçlara taksitle ödeme imkanları getirilmekte ve ihtilafların sulh yoluyla sonlandırılmasını ve vergi incelemesinde olan konuların dava yoluna gidilmeksizin çözümlenmesini sağlamak üzere çeşitli düzenlemeler yapılmaktadır.
Yüzyıllardır Aile Şirketlerinde sürdürülebilirliği sekteye uğratan faktörlerden başlıcası hissedarlar arası uyuşmazlıklar olmuştur. Aile büyüdükçe hissedarlık tabanının da genişlemesi, daha fazla hissedar ve daha fazla çatışan görüş ortaya çıkaracaktır. Genişleyen hissedarlık yapısı içerisinde hissedarlardan birisinin payını 3. kişiye devir suretiyle çıkış planı gibi iradi sebepler ya da hissedarlardan birisinin kaybı, boşanması veya payının cebri icra yolu ile alacaklı bir başka kurum ya da kişiye intikali neticesinde Şirketin kurumsal yapısı ile bağdaşmayabilecek hissedarların Şirkete girişinin önü açılabilecek; Şirket operasyonlarını etkileyebilecek kilit durumlar dahi ortaya çıkabilecektir. Şirketler nezdinde gerek iradi gerekse irade dışı pay devirlerine karşı getirilecek bazı sınırlamalar veya mevzuatın çok başvurulmayan bazı enstrümanları Aile Şirketlerinde hissedarlık yapısının korunması ve Şirketin sürdürülebilirliğe giden yolda ilerleyişini kolaylaştırmaktadır.
Son yıllarda en büyük şirketlerden küçük işletmelere kadar hedef ayırt etmeksizin giderek artan siber saldırıların global olarak yol açtığı zararların 2021 yılından itibaren yıllık 6 trilyon dolara çıkması beklenmektedir. İletişim, hizmet ve para akışının sanal ortama taşındığı dünyamızda hem özel sektör hem de kamu kurum ve kuruluşları için siber tehditler varlığını giderek daha fazla hissettirmektedir.
Mali Suçları Araştırma Kurulu (“MASAK”) tarafından hazırlanan Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcıları İçin Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Yükümlülüklere İlişkin Temel Esaslar (“Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcıları Rehberi”) 4 Mayıs 2021 tarihinde MASAK internet adresinde yayımlanmıştır.
İlk kez 2020 arifesinde rapor edilen ve 2020’nin ikinci çeyreğine girilmesiyle bir pandemiye dönüşen COVID19 toplumları her seviyede etkileyerek yaşam tarzlarını ve iş yapma süreçlerini sekteye uğrattı, zaman zaman askıya alınmasına sebep oldu, ya da hızlı bir değişime zorladı.
Tüm Dünyayı ve dolayısıyla da ülkemizi de etkisi altına alan ve özellikle de perakende, lojistik, sağlık, otomotiv, tekstil gibi sektörlerin işleyişinde ve sürekliliğinde aksamalara sebep olan COVID-19 salgınından en çok etkilenen sektörlerin başında perakende sektörü gelmektedir.
COVID-19 salgını çerçevesinde alınması gereken acil durum önlemleri kapsamında icra ve iflas işlemleri yönünden de tedbir alınması gerekmiş, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (“Kanun”) “II-FEVKALADE HALLERDE TATİL” üst başlığını taşıyan, “İcra takiplerinin durdurulması halleri” başlıklı 330. maddesindeki “Salgın hastalık, umumi bir musibet veya harb halinde Cumhurbaşkanı karariyle memleketin bir kısmında veya bazı iktisadi zümreler lehine muayyen bir müddet için icra takipleri durdurulabilir.”
Korona virüs, evrensel adıyla COVID-19 (“Korona virüs”), 2019 yılı Aralık ayında Çin’in Wuhan şehrinde ilk kez görülmesinden bu yana hızlı yayılmasının önlenmesi amacıyla seyahat politikalarının gözden geçirmesi, üretim kesintileri, karantina uygulamaları, ülkesel olağanüstü hal kararları gibi tedbirler sebebiyle iş hayatını çok kısa zaman içerisinde olumsuz olarak etkilemiştir.
16.03.2020 tarihli yayınımızda da belirtmiş olduğumuz üzere Korona virüs evrensel adıyla COVID-19 (“Korona virüs”) salgınının en önemli izdüşümlerinden birisi işçi – işveren istihdam ilişkisinde kendisini göstermektedir.
Evrensel adıyla COVID-19 (“Koronavirüs”) olarak bilinen Koronavirüs’ün sebep olduğu salgın hastalık, 2019 yılı Aralık ayında Çin’in Wuhan şehrinde ilk kez görülmesinin ardından kısa bir zaman içerisinde tüm dünyayı hem sağlık hem de ekonomik anlamda etkisi altına almıştır.
Korona virüs salgınının global etkisi, küresel krize neden olabilecek nitelikteki çeşitli alan ve sektörlerde yarattığı olumsuz yansımalar, şirketlerin ticari anlaşmaları ve edimlerin ifası yönünden oldukça önemli sonuçlar doğurmaktadır.
COVID-19 (“Koronavirüs”), tüm dünyayı etkisi altına almaya devam etmektedir. Ticaret dünyasında covid-19 salgının olumsuz yansımalarını en derinden hisseden alanlardan birisi perakende sektörüdür.
Covid-19 Salgın sürecinde gerek işverenler gerek ise sağlık kuruluşları tarafından birtakım önlemler alınmakta olup pandemi ile mücadele edilmesi sebebiyle, özellikle sağlık verileri başta olmak üzere pek çok kişisel verinin işlenmesi zaruri hale gelmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü (“DSÖ”) tarafından 11.03.2020 tarihinde “Pandemi (salgın)” olarak nitelendirilen Covid-19 virüsünün (“Koronavirüs”) işveren-çalışan ilişkilerini üst düzeyde etkilediği şu günlerde, her çalışan ve işverenin gündemine aldığı konulara dair değerlendirmelerimizi sıkça sorulan sorular formatında bu yazımızda paylaşıyoruz.
COVID-19 salgını sebebiyle alınması gereken acil durum önlemleri kapsamında icra ve iflas hukuku işlemleri yönünden 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile tedbirlerin usul hukukuna ve diğer uygulamalara etkileri bakımından ise 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 20.12.2009 tarihli 5941 sayılı Çek Kanunu’na Geçici 5. Madde eklenerek önemli yenilikler getirilmiştir.
COVID-19 salgını sebebiyle alınması gereken acil durum önlemleri kapsamında ülkemizin de içerisinde bulunduğu süreç sebebiyle birçok konu başlığı yönünden gerekli önlemler alınmış olmakla birlikte, çalışan ve işveren ilişkileri de alınan işbu önlemlerden etkilenmiştir.
Bilindiği üzere, sosyal medya konusundaki yasal düzenlemeler Türkiye’nin gündeminde her zaman önemli bir yere sahip olmuştur.
Teknoloji hayatımızda gün geçtikçe daha büyük bir yer kaplamakta. Bu sayede, artık en basit günlük alışverişlerimizi bile internet üstünden sağlamaya başladığımız yadsınamaz bir gerçek haline geldi. Bu doğrultuda, erişilebilirlik, hız, çeşitlilik gibi kavramlar yaşantımızın daha da önemli bir parçası oldular.
Şirket hisselerin devrinde olduğu gibi ticari hayatın süregelen akışında gerçekleşen işlemlerde vergisel boyut oldukça önemli bir yere sahip olup ticari hayatta atılacak adımlar vergisel anlamdaki sonuçları ile değerlendirilmektedir. Şirket hisse devirlerinde ortaya çıkan kazancın vergisel sonucunu hissedar lehine çevirmek için mevzuat düzenlemeleri dikkatle incelenmeli ve atılacak adımlar buna göre belirlenmelidir.
Günümüzde tüketiciler, satın aldıkları araçlar ile ilgili olarak karşılaştıkları arızaların yetkili servisler tarafından giderilmesini istemektedirler. Ancak, yetkili servisler tarafından bu talepleri yerine getirilmediğinde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu’ndan doğan seçimlik haklarını kullanmak maksadıyla yasal yollara başvurmaktadırlar. Bu haklarından bir tanesi de aracın ayıpsız misliyle değişimi yani yenisiyle değiştirilmesidir. İşte tam bu noktada önemle belirtmek gerekir ki, tüketicilerin her araç arızasında bu seçimlik haklarını kullanabilecekleri hatasına düştüklerini ve akabinde yargılama sonrasında hayal kırıklığına uğradıkları gözlemlenmiş olup, tüketicilerin bu haklarını hangi şartlar altında kullanabilecekleri ve aracın yenisi ile değişimine ilişkin hakkın kapsamına değinmek gerekmektedir.
Şirket kapanışı, bir şirketin tasfiye sürecine girmesiyle başlayıp Ticaret Sicilinden terkini ile son bulmaktadır. Tasfiye sürecine giren şirketler, birçok alanda farklı prosedürleri tamamlamakla yükümlü olup işbu Bilgi Notu şirketlerin tasfiye sürecinde Şirketler Hukuku ve İş Hukuku açısından göz önünde bulundurulması gereken hukuki risk ve unsurlara ilişkin olup genel bilgilendirme niteliğindedir. İşbu Bilgi Notu iki bölümden oluşmakla beraber ilk bölümde tasfiye süreci Şirketler Hukuku açısından, ikinci bölümde ise İş Hukuku açısından ele alınacaktır. Ayrıca, işbu Bilgi Notu’nun devamında “şirketin kapanmasına” ilişkin ifadeler hukuki olarak şirketin tasfiyesi olarak anlaşılmalıdır.
Taraflar, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ifa etmemelerinin önüne geçmek amacıyla sözleşmeyle ceza koşulu kararlaştırılabilir. Sözleşmede kararlaştırılacak ceza koşuluyla taraflar, ortaya çıkacak riskleri en aza indirgemeyi ve ifa alacaklısının korunmasını amaçlamaktadır.
Son yıllarda artan ivmeli gelişimi ile perakende sektörünün lokomotifi haline gelen Alışveriş Merkezleri(“AVM”), ülkemiz ekonomisi içinde önemli bir rol oynamaktadır. Ülkemizde AVM’ler yakaladığı giriş sayısı ve harcama miktarları ile ölçümlenen büyüme oranlarıyla Avrupa sıralamalarının da üst basamaklarında yer almaktadır. Bu gelişime paralel olarak, ülkemizde Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlanabilmesi ve perakende sektörü ile AVM’lerin de yasal düzleminin yaratılabilmesi için özel hukuki düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur. Bu bağlamda öncelikle, 29.01.2015 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6585 Sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun (“6585 sayılı Kanun”) ile perakende sektöründe genel hukuki bir çerçeve oluşturulmuş, ileride çıkarılacak yönetmeliklere ilişkin altyapı oluşturulmuştur.
“Koronavirüs (“Covid-19”) tüm dünyayı etkisi altına almaya devam ederken ticaret dünyasında salgının olumsuz yansımalarını en derinden hisseden alanlardan birisi olan perakende sektörü, Covid-19 sarmalında çalışanların sağlıklarını koruma, müşterilerini memnun etme ve bu zorlu dönemi minimum kayıpla atlatma amacıyla kurguladıkları planları hukuk filtresinden geçirmeye de özen göstermek durumundadır.
Kurumsal Yönetim uygulamaları ve kurumsal yönetimin özümsenmesinin Şirketlerin sürdürülebilirliğine etkisi tartışmasız olmakla birlikte Şirketler nezdinde etkin uygulamalar, finansmana erişime de olumlu etki etmekte; finansmana erişim de sürdürülebilirliği dolaylı olarak desteklemektedir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 367. maddesi uyarınca, anonim şirketlerde yönetim kurulu, hazırlayacağı ve yürürlüğe koyacağı bir iç yönerge ile şirketin yönetimine ilişkin birtakım yetkileri bazı yönetim kurulu üyelerine veya yönetim kurulu üyesi olmayan üçüncü kişilere devredebilmektedir.