Önerilen Aramalar

Rekabet Hukuku ile Elektronik Ticaret İlişkisi

4.05.2021

Tüm Makaleler
Teknoloji hayatımızda gün geçtikçe daha büyük bir yer kaplamakta. Bu sayede, artık en basit günlük alışverişlerimizi bile internet üstünden sağlamaya başladığımız yadsınamaz bir gerçek haline geldi. Bu doğrultuda, erişilebilirlik, hız, çeşitlilik gibi kavramlar yaşantımızın daha da önemli bir parçası oldular.
Ağırlık kazanmaya başlayan bir ticari faaliyet türü olarak karşımıza çıkan elektronik pazaryerlerinin, en temel farklılığı kullanıcı ve satıcıların aynı fiziki ortamda bir araya gelmelerine gerek kalmamasıdır.

Kullanıcı ve satıcılar birbirlerini tanımıyor olmalarına rağmen, internet sayesinde çevrimiçi sistem üzerinden sağlanan iletişim ağları ile bir aradalarmış gibi sözleşme görüşmeleri yapılabilmekte, şartlarda anlaşarak sözleşme kurulabilmekte, ödeme gerçekleştirebilmekte ve buna bağlı pek çok faaliyeti de yerine getirebilmektedir.

Çevrimiçi olarak çalışan bu elektronik pazaryerleri, önemli bir finansal güç haline gelmiş, ticarete yeni bir yüz ve ivme kazandırmıştır. Nihayetinde elektronik pazaryeri kavramı bir mal veya hizmetin internet ortamından satın alınmasından çok daha fazlasını kapsar hale de gelmiştir.

Elektronik ticaretin gelişmesi ile birlikte sıklıkla adını duymaya başladığımız elektronik pazaryerleri, alıcılar ile satıcıların üçüncü bir taraf aracılığıyla elektronik ortamda bir araya geldiği ve ticari faaliyetlerin gerçekleştiği sanal ortamdır. Elektronik pazaryerleri genellikle tarafları bir araya getiren üçüncü kişi konumundaki aracı hizmet sunan teşebbüsler üzerinden kurgulanmıştır. Türkiye’deki çevrimiçi pazaryerlerine örnek olarak; N11, Hepsiburada ve Morhipo gibi online pazaryerleri gösterilebilir. Amazon, Etsy ve eBay gibi platformlar da global pazaryerleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır.

Elektronik pazaryerleri olarak adlandırılan bu iş kolu, Rekabet Hukuku ve Ticaret Hukuku açısından yeni tanımlamaların yapılması, yeni mevzuat düzenlemelerine hızlıca yer verilmesi ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Klasik ticari hayata yönelik yapılmış mevcut hukuki düzenlemeler ve tanımlamalar, bu güncel pazarı tanımlamakta ve sınırlarını belirlemekte yetersiz kalmaktadır.

Elektronik Ticaret ile Rekabet Hukukunu Ortak Noktada Buluşturan Güncel Gelişmeler Neler?

Rekabet Hukuku ile Elektronik Ticaret İlişkisi

Rekabet Kurumu (“Kurum”) 30 Ocak 2020 tarihinde dijital ekonomi sektöründe gelecek dönemde uygulayacağı politikaları belirlemek amacıyla, “Dijitalleşme ve Rekabet Politikası Raporu” hazırlık çalışmalarını başlatmıştır. Her ne kadar çalışma sonucu oluşturulan raporun 2020 yılı içerisinde kamuoyu ile paylaşılacağı belirtilse de halen rapora ilişkin herhangi bir gelişme yaşanmamıştır.

Bunun yanı sıra, 13 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, Ekonomik Reform Paketi açıklanmıştır. Ekonomik Reform Paketi ile dijital pazarlarda rekabetin geliştirilmesini amaçlayan bazı düzenlemeler yapılacağına işaret etmektedir. Elektronik ticaret konusunda daha rekabetçi bir ortamın oluşturulabilmesi için bu düzenlemelerin yapılması önem arz etmektedir. Elektronik ticaret platformlarında tutulan verilerin amacı dışında ya da rekabeti kısıtlayacak şekilde kullanılmasının önlenmesi için birtakım düzenlemelerin yapılması gerekecektir.

Bunun yanı sıra, bu pakette, elektronik pazaryeri platformlarında ürünlerini satan firmaların haklarını koruyacak düzenlemelere ilişkin de birtakım regülasyon düzenlemeleri yapılacağı öngörülmektedir. Bu sayede elektronik pazaryerlerinde yapılacak tüm işlemler ile ilgili daha somut bir yasal çerçeve oluşacak ve bu sayede rekabetçi endişeler de daha aza indirgenmiş olacaktır.

Rekabet Hukuku Perspektifinden Elektronik Ticaret Ne Şekilde Görünmekte?
Kuşkusuz elektronik pazaryerlerinin ve elektronik ticaretin kendine özgü dinamik yapısı ile birlikte günden güne büyüyen ve sektör açısından önemli bir aktör halini alması, elektronik pazaryerlerinin birbirleriyle, alıcılarla ve kendi bünyesindeki satıcılarla olan ilişkilerinin yakından incelenmesi gerekmektedir.

Özellikle, Rekabet Hukuku alanında pek çok ihlal karşımıza çıkmakta, çok taraflı pazaryerlerinin konumu ise klasik rekabet kurallarının uygulanmasını etkisiz kılmaktadır. Rekabet Hukuku perspektifinden, pazar gücü, pazar payı, fiyat tespiti, aşırı fiyatlama, hakim durumu kötüye kullanma gibi pek çok hususun elektronik ticaret aktörleri açısından değerlendirilmesi ve ihlallerin tespiti gerekmektedir. Elektronik ticarette, Rekabet Hukuku açısından gerçekleşen ihlaller genellikle hakim durumun kötüye kullanılması ve aşırı fiyatlama olarak karşımıza çıkmaktadır.

Elektronik Ticaret ve Rekabet Hukukuna Dair Dünyadaki Yaklaşımlar
Büyük teknoloji şirketlerinin piyasadaki hakimiyetinin artması ve önlenemez yükselişlerinin ardından, Avrupa ve Amerika başta olmak üzere pek çok ülkede şirket faaliyetlerine yönelik düzenlemeler yapılması ve Rekabet Hukuku açısından faaliyetlerinin denetim altına alınması gerekliliği gündeme gelmiştir. Bu kapsamda;
  • Avrupa Komisyonu 2019 yılı içinde “Dijital Çağ İçin Rekabet Politikası” (Competition Policy for the Digital Era) adlı dijital platformlara ilişkin politika raporunu yayınlamıştır. Raporda, çok taraflı platformlar bakımından Rekabet Hukukunun uygulanması, veri kavramının dijital piyasalar bakımından önemi ve Rekabet Hukuku bakımından incelenmesi gibi ana başlıklara yer verilerek dijital ekonomilere yönelik rekabet politikasının şekillendirmesi ve büyük teknoloji şirketlerine yönelik daha sıkı bir tutum izlenmesi amaçlanmıştır.
  • Özellikle, Facebook’un Whatsapp ve Instagram’ı satın almasıyla birlikte piyasadaki yadsınamaz güce ve hakimiyete erişmesi ile olağan getiri düzeylerinin üzerinde kar elde etmeleri, ve sahip oldukları piyasa gücünü hem veri işleme alanında hem de Rekabet Hukuku alanında ihlallere sebep olacak şekilde kullanıyor olması yabancı otoriteler tarafından düzenlemeler ve soruşturmalar yapılması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Büyük teknoloji platformları açısından şirketlerin bölünmesini sağlamakta dahil olmak üzere pek çok önlem tartışılıyor olsa da şu an için atılan en büyük adımlar şirketler aleyhine başlatılan soruşturmalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre;
    • Google aleyhine 20 Ekim 2020 günü Amerikan Adalet Bakanlığı (Department of Justice – DoJ) ve çoğu Cumhuriyetçi 11 eyalet Google hakkında kapsamlı bir şikâyette bulunmuştur.
    • ABD Yargı Komisyonu tarafından dijital pazarlarda mevcut rekabet düzenlemelerinin yeterliliği araştırılması (Investigation of Competiton in Digital Markets) sürdürülmektedir.
    • Çin'in 2020’nin son günlerinde Google'a antitröst soruşturması yapmaya hazırlandığı duyurarak Çin Devlet Konseyi'nin tekel karşıtı komitesi Google'ın Android işletim sistemi ile rekabeti baskıladığı iddiaları üzerine Google hakkında bir soruşturma başlatıp başlatmamaya karar vereceğini açıklamıştır.
  • Birleşik Krallık Dijital Pazarlar Görev Komitesi tarafından 2021’e kadar CMA bünyesinde Dijital Pazarlar Birimi’nin kurulmasını da içeren dijital pazarlarda regülasyonların nasıl ve hangi kapsamda olması gerektiğine ilişkin bir Tavsiye Metin yayımlanmıştır. Tavsiye Metninde pazarlarda hakim konumda olan teşebbüslerin bu güçlerini kullanarak gerçekleştirdiği faaliyetlerinden doğan zararların önlenebilmesi adına çeşitli öneriler getirilmektedir.
  • Almanya’da Alman Rekabet Kanunu’nda 10. Değişiklik Paketi ile dijital pazarlara özel yeni düzenlemeler ve kavramlar getirilmiştir.
  • Japonya’da 2019 yılı Eylül ayında Dijital Pazar Rekabet Merkezi kurulmuş ve Haziran 2020’de dijital platformlarda rekabetçi sorunları önlemeye yönelik bir rapor hazırlanmıştır.
  • Alman ve Fransız Rekabet Otoriteleri elektronik pazarlarda verilerin işlenmesi konusunda 2016 yılında ortak yayınladıkları rapor ile birlikte teşebbüslerin ellerinde bulundurdukları veri gücüne bağlı olarak yüksek kazançlar sağladıkları, bu verilerin pazar gücünün belirlenmesindeki tespitinin önemine değinilmiştir.
Görüldüğü üzere, Rekabet Hukuku ile elektronik ticaret kavramları iç içedir. Rekabet otoriteleri Türkiye’de ve dünyada, elektronik ticaretin, sektör oyuncularını dışlamadan, tüketici lehine ve rekabetçi politikalara uygun olarak ilerlemesine önem vermekte ve bu konuda çalışmalar yapmaktalardır. Rekabet Hukuku, diğer tüm sektörlerde olduğu gibi, elektronik ticarette de rekabetçi ortamın korunması adına önem arz etmektedir.

Ülkemizde bu konuda yapılacak regülasyon değişiklikleri beklenmektedir. Zira çizilecek yasal çerçeveler ile bu sektör daha da gelişerek güzelleşecektir.

Nur Duygu Bozkurt Kadirhan, Kıdemli Avukat
İrem Tanık, Stajyer Avukat

Benzer Makaleler
Bu yazımızda yenilebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini hukuki yönler başta olmak üzere bir çok açıdan ele aldık.
2023 yılında Rekabet Kurumu’na bildirilen işlemlere ilişkin olarak, Rekabet Kurumu (“Kurum”) Ekonomik Analiz ve Araştırma Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan 2023 yılı Birleşme ve Devralma Görünüm Raporu (“Rapor”), 5 Ocak 2024 tarihinde, Kurum’un internet sitesinde yayımlanmıştır.
Türk Rekabet Kurumu (“Kurum”) tarafından Birleşme ve Devralma rejimini diğer mehaz Avrupa Birliği (“AB”) hukuklarıyla yeknesak kılmak adına 1997/1 sayılı Rekabet Kurulu’ndan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ’i yürürlükten kaldırılarak
Türk Borçlar Hukuku ve Ticaret Hukukunda, konsinye satış şartı ve konsinye satış sözleşmesi diye anılan sözleşme türü açıkça düzenlenmemiş bir kavram olup sözleşme serbestisi kapsamında uygulama ve öğretide gelişmiş, yargı kararları ve ikincil hukuk kaynaklarında sıkça ifade bulmuş bir kavramdır.
İnternet, günümüzde enformasyon ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen gelişmelerle birlikte, ekonomiye yön veren en önemli platformlardan biri haline gelmiştir.
Rusya ve Ukrayna arasında bir süredir gözlemlenmekte olan diplomatik gerginlik ve zıtlaşmaların yerini sıcak çatışma ve Rusya tarafından bazı Ukrayna topraklarının işgaline bırakması ile birlikte, Dünya ülkeleri bu duruma tepkiler göstererek Rusya’ya karşı çeşitli yaptırımlar uygulamaya başlamıştır.
2021 yılı, Türk Rekabet Hukuku bakımından birçok ilke imza atılan bir yıl oldu. Geçtiğimiz son 10 yıldaki gelişmelere kıyasla, 2021 yılında, sadece 1 yıl içinde, Türk Rekabet Hukuku uygulamasına, çeşitli içtihatlar ve mevzuat oluşumları aracılığıyla ciddi bir ivme kazandırıldı.
Türk Borçlar Kanununun en önemli düzenlemelerinden biri olan satış sözleşmelerinde üzerinde durulması gereken en önemli konu satışın yapılmasından sonra satılan üründe ayıp ortaya çıkması ve ayıp halinde alıcının hakları ile satıcının yükümlülüklerinin neler olduğudur. Bu yazımızda da özel olarak ayıp halinde tarafların hak ve yükümlülükleri ile bunlar için düzenlenmiş şekil şartlarından bahsedilmektedir.
İstem konusunun bölünebilir olduğu durumlarda tamamının değil, yalnızca belli bir kesiminin dava edilmesi halinde kısmi dava söz konusu olmaktadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 107. maddesinde yapılan düzenleme ile talep sonucunun belirlenemediği hallerde kısmi davaya nazaran daha kolay bir yol olan belirsiz alacak davası seçeneği getirilmiş, böylelikle alacaklıya, alacağının belirlenebilen kısmı üzerinden harç yatırarak açacağı dava kapsamında karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurmasına gerek olmadan talep sonucunu kesin olarak belirleme olağanı tanınmıştır.
Ticari hayatta teşebbüsler, faaliyet içerisinde bulunduğu diğer sektör oyuncularından olan alacaklarını tahsil etmek adına alacaklarını taşınmaz ipoteği ile teminat altına alma yöntemini sık sık tercih etmektedir.
“Takas Edilemez/Değiştirilemez Jetonlar’ın ("NFT"- Non-Fungible Token) kullanımının blok zincir teknolojisi ile yaratıcı fikri mülkiyeti birleştirmede kazandığı popülerlik günbegün artmaktadır.
Ticari hayatta teşebbüslerin faaliyetlerini baskı altında olmaksızın serbesti ile gerçekleştirebilmesi, teşebbüslerin bulunduğu pazardaki varlığını koruyabilmesinin yanında son alıcı olan tüketicilerin adil fiyatlandırma ve kaliteli ürün dengesinde piyasaya sunulmuş son üründen faydalanabilmesi açısından da önem taşımaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın (“Bakanlık”) İş Yerlerinde Covid-19 Tedbirleri başlıklı duyurusu (“Duyuru”) 3 Eylül 2021 tarihinde Bakanlık internet adresinde yayımlanmıştır.
Yazımız kapsamında, En Çok Kayrılan Müşteri koşulunun tanımı ile ticaret hayatındaki temel fonksiyonu ve Türk Rekabet Hukuku kapsamındaki yeri değerlendirilecektir.
Bu makale İcra ve İflas Kanunu’nda Değişiklik Yapan Torba Kanu’nun ne getirdiğine değinmektedir.
2019 yılı Aralık ayından beri hayatımızda yer alan Koronavirüs (“Covid-19”) ile birlikte maskeli, sosyal mesafeli yaşam tarzı yeni normal haline geldi.
Avrupa ve Amerika’da yaklaşık kırk yıla yakın bir süredir uygulanan uyuşmazlık çözüm yöntemi olan arabuluculuk kurumu günümüzde ülkemizde de en sık kullanılan alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden birisidir.
Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonu’nun (“Singapur Konvansiyonu/Konvansiyon”) Onaylanması Hakkında Karar (“Karar”), 22 Nisan 2021 tarihli ve 31462 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Karar ile beraber, Konvansiyon’a ilişkin iç hukuk onay süreci tamamlanmış olup; Türkiye’nin onayı, 22 Ekim 2021 tarihine kadar Birleşmiş Milletler’in New York’ta bulunan merkezine tevdii edilecektir.
Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun (“Kanun”), 19 Aralık 2018 tarihli ve 30630 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Kanun uyarınca, arabuluculuk ile ilgili oldukça önemli düzenlemeler mevcuttur. 1 Ocak 2019 tarihi itibariyle yürürlüğe girecek olan düzenleme uyarınca konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davalarda arabuluculuk dava şartı haline getirilmiştir.
“Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara (“Karar”) İlişkin Tebliğ’de (Tebliğ No: 2008-32/34) (“Tebliğ”) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2018-32/51)” (“Değişiklik Tebliği”) 6 Ekim 2018 tarihli ve 30557 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Kaynağını İsviçre Federal İcra ve İflas Kanunu’ndan alan ve yürürlüğe girdiği 1932 yılından beri metninde birçok kez değişiklikler yapılan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda Türkiye’de toplumsal ihtiyaçların değişmesi ve genel ekonomide meydana gelen gelişmeler sebebiyle, mali yönden güçlük yaşayan şirketlerin faaliyetlerinin devam etmesi bir başka deyişle iflas etmelerinin önüne geçilmesi amacıyla bazı kurtuluş çarelerine yer verilmişti. Bunlara örnek olarak “mal varlığının terki suretiyle konkordato”, “iflasın ertelenmesi” ve “uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırma” verilebilir. Her ne kadar kanunda birden fazla kurum yer alsa da, özellikle “iflasın ertelenmesi” dışındaki kurumların işleyişine ilişkin maddelerin süre ve usul bakımından uygulanmasında yaşanan zorluklar sebebiyle ticari anlamda güç durumda olan tacirler son yıllarda sadece “iflasın ertelenmesi” kurumuna başvurmakta idi. Bu kurum yıllar geçtikçe amacından sapmış ve erteleme talep eden tacirin mali durumunu iyileştirmekten çok, alacaklıların alacaklarına kavuşmasına engel olan ya da sürüncemede bırakan bir kurum haline gelmiştir.
Elektronik ticaretin günümüzdeki önemi tartışılmaz. E-ticaret hacminin gittikçe arttığı bugünlerde, e-ticaret işlemlerinde Rekabet Hukukunun da geliştiğini görüyoruz.
Çeşitli gelişmeler karşısında ülke ekonomisinin büyüme hızını arttırmak ve bu suretle kalkınmasını sağlamak için dünyadaki ekonomik ve politik riskler ile yakın coğrafyamızda yaşanan bölgesel olayların ekonomi üzerindeki muhtemel etkisini bertaraf etmek ve müteşebbislerin iş ve yatırım kararlarına daha sıhhatli bir şekilde odaklanmalarına imkan sağlamak, AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesi ve ülkemize yönelik yatırımların arttırılması amacıyla, özel sektörün kamuya olan borç yükünün azaltılarak borçlara taksitle ödeme imkanları getirilmekte ve ihtilafların sulh yoluyla sonlandırılmasını ve vergi incelemesinde olan konuların dava yoluna gidilmeksizin çözümlenmesini sağlamak üzere çeşitli düzenlemeler yapılmaktadır.
Yüzyıllardır Aile Şirketlerinde sürdürülebilirliği sekteye uğratan faktörlerden başlıcası hissedarlar arası uyuşmazlıklar olmuştur. Aile büyüdükçe hissedarlık tabanının da genişlemesi, daha fazla hissedar ve daha fazla çatışan görüş ortaya çıkaracaktır. Genişleyen hissedarlık yapısı içerisinde hissedarlardan birisinin payını 3. kişiye devir suretiyle çıkış planı gibi iradi sebepler ya da hissedarlardan birisinin kaybı, boşanması veya payının cebri icra yolu ile alacaklı bir başka kurum ya da kişiye intikali neticesinde Şirketin kurumsal yapısı ile bağdaşmayabilecek hissedarların Şirkete girişinin önü açılabilecek; Şirket operasyonlarını etkileyebilecek kilit durumlar dahi ortaya çıkabilecektir. Şirketler nezdinde gerek iradi gerekse irade dışı pay devirlerine karşı getirilecek bazı sınırlamalar veya mevzuatın çok başvurulmayan bazı enstrümanları Aile Şirketlerinde hissedarlık yapısının korunması ve Şirketin sürdürülebilirliğe giden yolda ilerleyişini kolaylaştırmaktadır.
Son yıllarda en büyük şirketlerden küçük işletmelere kadar hedef ayırt etmeksizin giderek artan siber saldırıların global olarak yol açtığı zararların 2021 yılından itibaren yıllık 6 trilyon dolara çıkması beklenmektedir. İletişim, hizmet ve para akışının sanal ortama taşındığı dünyamızda hem özel sektör hem de kamu kurum ve kuruluşları için siber tehditler varlığını giderek daha fazla hissettirmektedir.
Mali Suçları Araştırma Kurulu (“MASAK”) tarafından hazırlanan Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcıları İçin Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Yükümlülüklere İlişkin Temel Esaslar (“Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcıları Rehberi”) 4 Mayıs 2021 tarihinde MASAK internet adresinde yayımlanmıştır.
İlk kez 2020 arifesinde rapor edilen ve 2020’nin ikinci çeyreğine girilmesiyle bir pandemiye dönüşen COVID19 toplumları her seviyede etkileyerek yaşam tarzlarını ve iş yapma süreçlerini sekteye uğrattı, zaman zaman askıya alınmasına sebep oldu, ya da hızlı bir değişime zorladı.
Tüm Dünyayı ve dolayısıyla da ülkemizi de etkisi altına alan ve özellikle de perakende, lojistik, sağlık, otomotiv, tekstil gibi sektörlerin işleyişinde ve sürekliliğinde aksamalara sebep olan COVID-19 salgınından en çok etkilenen sektörlerin başında perakende sektörü gelmektedir.
COVID-19 salgını çerçevesinde alınması gereken acil durum önlemleri kapsamında icra ve iflas işlemleri yönünden de tedbir alınması gerekmiş, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (“Kanun”) “II-FEVKALADE HALLERDE TATİL” üst başlığını taşıyan, “İcra takiplerinin durdurulması halleri” başlıklı 330. maddesindeki “Salgın hastalık, umumi bir musibet veya harb halinde Cumhurbaşkanı karariyle memleketin bir kısmında veya bazı iktisadi zümreler lehine muayyen bir müddet için icra takipleri durdurulabilir.”
Korona virüs, evrensel adıyla COVID-19 (“Korona virüs”), 2019 yılı Aralık ayında Çin’in Wuhan şehrinde ilk kez görülmesinden bu yana hızlı yayılmasının önlenmesi amacıyla seyahat politikalarının gözden geçirmesi, üretim kesintileri, karantina uygulamaları, ülkesel olağanüstü hal kararları gibi tedbirler sebebiyle iş hayatını çok kısa zaman içerisinde olumsuz olarak etkilemiştir.
16.03.2020 tarihli yayınımızda da belirtmiş olduğumuz üzere Korona virüs evrensel adıyla COVID-19 (“Korona virüs”) salgınının en önemli izdüşümlerinden birisi işçi – işveren istihdam ilişkisinde kendisini göstermektedir.
Evrensel adıyla COVID-19 (“Koronavirüs”) olarak bilinen Koronavirüs’ün sebep olduğu salgın hastalık, 2019 yılı Aralık ayında Çin’in Wuhan şehrinde ilk kez görülmesinin ardından kısa bir zaman içerisinde tüm dünyayı hem sağlık hem de ekonomik anlamda etkisi altına almıştır.
Korona virüs salgınının global etkisi, küresel krize neden olabilecek nitelikteki çeşitli alan ve sektörlerde yarattığı olumsuz yansımalar, şirketlerin ticari anlaşmaları ve edimlerin ifası yönünden oldukça önemli sonuçlar doğurmaktadır.
COVID-19 (“Koronavirüs”), tüm dünyayı etkisi altına almaya devam etmektedir. Ticaret dünyasında covid-19 salgının olumsuz yansımalarını en derinden hisseden alanlardan birisi perakende sektörüdür.
Covid-19 Salgın sürecinde gerek işverenler gerek ise sağlık kuruluşları tarafından birtakım önlemler alınmakta olup pandemi ile mücadele edilmesi sebebiyle, özellikle sağlık verileri başta olmak üzere pek çok kişisel verinin işlenmesi zaruri hale gelmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü (“DSÖ”) tarafından 11.03.2020 tarihinde “Pandemi (salgın)” olarak nitelendirilen Covid-19 virüsünün (“Koronavirüs”) işveren-çalışan ilişkilerini üst düzeyde etkilediği şu günlerde, her çalışan ve işverenin gündemine aldığı konulara dair değerlendirmelerimizi sıkça sorulan sorular formatında bu yazımızda paylaşıyoruz.
COVID-19 salgını sebebiyle alınması gereken acil durum önlemleri kapsamında icra ve iflas hukuku işlemleri yönünden 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile tedbirlerin usul hukukuna ve diğer uygulamalara etkileri bakımından ise 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 20.12.2009 tarihli 5941 sayılı Çek Kanunu’na Geçici 5. Madde eklenerek önemli yenilikler getirilmiştir.
COVID-19 salgını sebebiyle alınması gereken acil durum önlemleri kapsamında ülkemizin de içerisinde bulunduğu süreç sebebiyle birçok konu başlığı yönünden gerekli önlemler alınmış olmakla birlikte, çalışan ve işveren ilişkileri de alınan işbu önlemlerden etkilenmiştir.
Bilindiği üzere, sosyal medya konusundaki yasal düzenlemeler Türkiye’nin gündeminde her zaman önemli bir yere sahip olmuştur.
Şirket hisselerin devrinde olduğu gibi ticari hayatın süregelen akışında gerçekleşen işlemlerde vergisel boyut oldukça önemli bir yere sahip olup ticari hayatta atılacak adımlar vergisel anlamdaki sonuçları ile değerlendirilmektedir. Şirket hisse devirlerinde ortaya çıkan kazancın vergisel sonucunu hissedar lehine çevirmek için mevzuat düzenlemeleri dikkatle incelenmeli ve atılacak adımlar buna göre belirlenmelidir.
Günümüzde tüketiciler, satın aldıkları araçlar ile ilgili olarak karşılaştıkları arızaların yetkili servisler tarafından giderilmesini istemektedirler. Ancak, yetkili servisler tarafından bu talepleri yerine getirilmediğinde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu’ndan doğan seçimlik haklarını kullanmak maksadıyla yasal yollara başvurmaktadırlar. Bu haklarından bir tanesi de aracın ayıpsız misliyle değişimi yani yenisiyle değiştirilmesidir. İşte tam bu noktada önemle belirtmek gerekir ki, tüketicilerin her araç arızasında bu seçimlik haklarını kullanabilecekleri hatasına düştüklerini ve akabinde yargılama sonrasında hayal kırıklığına uğradıkları gözlemlenmiş olup, tüketicilerin bu haklarını hangi şartlar altında kullanabilecekleri ve aracın yenisi ile değişimine ilişkin hakkın kapsamına değinmek gerekmektedir.
Şirket kapanışı, bir şirketin tasfiye sürecine girmesiyle başlayıp Ticaret Sicilinden terkini ile son bulmaktadır. Tasfiye sürecine giren şirketler, birçok alanda farklı prosedürleri tamamlamakla yükümlü olup işbu Bilgi Notu şirketlerin tasfiye sürecinde Şirketler Hukuku ve İş Hukuku açısından göz önünde bulundurulması gereken hukuki risk ve unsurlara ilişkin olup genel bilgilendirme niteliğindedir. İşbu Bilgi Notu iki bölümden oluşmakla beraber ilk bölümde tasfiye süreci Şirketler Hukuku açısından, ikinci bölümde ise İş Hukuku açısından ele alınacaktır. Ayrıca, işbu Bilgi Notu’nun devamında “şirketin kapanmasına” ilişkin ifadeler hukuki olarak şirketin tasfiyesi olarak anlaşılmalıdır.
Taraflar, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ifa etmemelerinin önüne geçmek amacıyla sözleşmeyle ceza koşulu kararlaştırılabilir. Sözleşmede kararlaştırılacak ceza koşuluyla taraflar, ortaya çıkacak riskleri en aza indirgemeyi ve ifa alacaklısının korunmasını amaçlamaktadır.
Son yıllarda artan ivmeli gelişimi ile perakende sektörünün lokomotifi haline gelen Alışveriş Merkezleri(“AVM”), ülkemiz ekonomisi içinde önemli bir rol oynamaktadır. Ülkemizde AVM’ler yakaladığı giriş sayısı ve harcama miktarları ile ölçümlenen büyüme oranlarıyla Avrupa sıralamalarının da üst basamaklarında yer almaktadır. Bu gelişime paralel olarak, ülkemizde Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlanabilmesi ve perakende sektörü ile AVM’lerin de yasal düzleminin yaratılabilmesi için özel hukuki düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur. Bu bağlamda öncelikle, 29.01.2015 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6585 Sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun (“6585 sayılı Kanun”) ile perakende sektöründe genel hukuki bir çerçeve oluşturulmuş, ileride çıkarılacak yönetmeliklere ilişkin altyapı oluşturulmuştur.
“Koronavirüs (“Covid-19”) tüm dünyayı etkisi altına almaya devam ederken ticaret dünyasında salgının olumsuz yansımalarını en derinden hisseden alanlardan birisi olan perakende sektörü, Covid-19 sarmalında çalışanların sağlıklarını koruma, müşterilerini memnun etme ve bu zorlu dönemi minimum kayıpla atlatma amacıyla kurguladıkları planları hukuk filtresinden geçirmeye de özen göstermek durumundadır.
Kurumsal Yönetim uygulamaları ve kurumsal yönetimin özümsenmesinin Şirketlerin sürdürülebilirliğine etkisi tartışmasız olmakla birlikte Şirketler nezdinde etkin uygulamalar, finansmana erişime de olumlu etki etmekte; finansmana erişim de sürdürülebilirliği dolaylı olarak desteklemektedir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 367. maddesi uyarınca, anonim şirketlerde yönetim kurulu, hazırlayacağı ve yürürlüğe koyacağı bir iç yönerge ile şirketin yönetimine ilişkin birtakım yetkileri bazı yönetim kurulu üyelerine veya yönetim kurulu üyesi olmayan üçüncü kişilere devredebilmektedir.