İstem konusunun bölünebilir olduğu durumlarda tamamının değil, yalnızca belli bir kesiminin dava edilmesi halinde kısmi dava söz konusu olmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 107. maddesinde yapılan düzenleme ile talep sonucunun belirlenemediği hallerde kısmi davaya nazaran daha kolay bir yol olan belirsiz alacak davası seçeneği getirilmiş, böylelikle alacaklıya, alacağının belirlenebilen kısmı üzerinden harç yatırarak açacağı dava kapsamında karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurmasına gerek olmadan talep sonucunu kesin olarak belirleme olağanı tanınmıştır.
Bununla birlikte; başvurulan dava türü çerçevesinde koşulları oluşmadan yahut talebin niteliği itibarıyla uyuşmazlığın söz konusu olduğu durumlar ile dava dilekçesi kapsamında tam olarak talep sonucunun belirlenemediği haller bakımından Yargıtay, zaman içerisinde çeşitli kararlar vermiştir. Aşağıda, bu dava türlerine ilişkin genel bilgiler ile HMK’nın sessiz kaldığı, uygulamada tam anlamıyla birlik bulunmayan tartışmalı hususlar ele alınacaktır.
I. KISMİ DAVA
i. Nedir, Ne Değildir?
İstem konusunun; (i) aynı hukuki ilişkiden kaynaklanması, (ii) niteliği bakımından bölünebilir olması ve (iii) kısmi davaya konu edilmesi açıkça hakkın kötüye kullanılmasını teşkil etmemesi halinde tümünün değil, belirli bir kısmının talep edilmesi, kısmi davadır.
2 6644 sayılı Kanun ile HMK m. 109/II’de yapılan değişiklik neticesinde kısmi dava açılabilmesi bakımından alacağın tartışmalı veya belirsiz olup olmamasının önemi kalmamıştır.
Kısmi dava açılabilmesi için açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmemekte, dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğunun ve şimdilik bu kadarını dava ettiğinin anlaşılması yeterli kabul edilmektedir.
3 Özellikle "fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak" veya "şimdilik alacağın belirli bir miktarının dava edildiği" belirtilerek açılan dava, kısmi dava niteliğindedir.
4
Buna karşılık, davacının, alacağın yalnız bir kesimi için dava açtığı dava dilekçesi içeriğinden saptanamıyorsa tam dava açmış sayılır.
5 Keza, Yargıtay’a göre davacının aynı davalıdan farklı hukuksal ilişkilere dayanarak birden fazla istemi varsa bunlardan yalnızca birini veya birkaçını isteyerek açtığı dava kısmi dava değildir.
6
Ayrıca, kısmi dava açılması mümkün olan durumlarda, davacının yargılama giderlerinden tasarruf etmek için kısmi dava açmasında korunmaya değer bir hukuksal yararının olduğu kabul edilmekle birlikte, bir alacağın keyfi olarak küçük parçalara bölünerek her parça için ayrı ayrı dava açılmasında korunmaya değer bir hukuksal yararın bulunmadığına hükmedilmiştir.
7
ii. Sonuçları Nelerdir?
Feragat bakımından: 1086 sayılı Kanun dönemindeki “saklı tutulduğu açıkça belirtilmeyen kısımdan zımnen feragat” uygulamasının terk edilmiş olması ile kısmi dava açılırken dava konusu edilmeyen bölümün saklı tutulduğu açıkça belirtilmemiş olması halinde haktan zımnen feragat edilmiş sayılmayacaktır.
Davaya konu edilmeyen kısım ayrı bir davayla talep edilebilecek veya aynı davada ıslah yoluyla dava konusuna dahil edilebilecektir. Yargıtay'a göre, kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuksal yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı durumunda birden fazla ek dava açılması da kural olarak mümkün kabul edilmektedir.
8
Zamanaşımı bakımından: Kısmi dava yalnızca dava konusu edilen alacak için, davanın açıldığı tarihten itibaren zamanaşımını keser. Dava dışı tutulan alacak tutarı bakımından zamanaşımı işlemeye devam eder. Dava dışı tutulan alacak bakımından zamanaşımı, ek davanın açıldığı ya da kısmi ıslah isteminde bulunulduğu andan itibaren kesilir.
Faiz bakımından: Kısmi davada faiz, dava edilecek alacak kesimi bakımından bir başlangıç belirtilmemişse bu davanın açıldığı andan itibaren, dava dışı tutulan alacak kesimi bakımından ise ek davanın açıldığı ya da kısmi ıslah isteminde bulunulduğu andan itibaren hesaplanır ve yürütülür. Böylelikle dava edilmeyen ve saklı tutulan miktar bakımından karşı taraf temerrüde düşmemektedir.
9
Yargıtay'ın 24.05.2019 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı'na göre, kısmi dava dilekçesindeki faiz istemi, kısmi ıslah ile artırılan alacak tutarı için de geçerli kabul edilmiştir. Böylece, bir miktar alacağın faizi ile tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmi davada, dava konusu miktarın kısmi ıslah ile faiz belirtilmeksizin artırılması durumunda, artırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz istemine bağlı olarak faize hükmedilecektir.
10
Kısmi davada verilen kararın ek davaya etkisi bakımından: Kısmi davayı gören mahkeme, taleple bağlılık ilkesi gereği, alacağın kısmi dava konusu yapılan bölümü hakkında hüküm kurabilecek ve dava dışı bırakılan alacak kesimi hakkında karar veremeyecektir.
11
Kısmi dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturur. İkinci davaya bakan mahkeme, kısmi davanın davalının sorumluluğuna ilişkin bu tespit bölümüyle bağlıdır. Kesin hüküm bulunan bir konuda mahkemenin bu yönün doğruluğunu yeniden araştırma ve inceleme konusu yapmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.
12
Bununla birlikte, kısmi davada verilen kararın sonradan açılan ek davada kesin kanıt oluşturabilmesi için kesinleşmiş olması gerekir. Özellikle kısmi dava sonunda verilen karar yasa yolu evresinde bozulmuşsa ilk dava henüz derdest olduğundan kısmi davada yer verilen karar ek davada kesin kanıt oluşturamaz.
13
Kısmi dava sürerken ek davanın açılmış olması halinde davalı ilk itirazda bulunarak birleştirme istememişse kısmi dava ile ek dava birleştirilemez. Ancak ek davaya bakan mahkeme kısmi davanın sonuçlanmasını bekletici sorun yapmalıdır. Zira kısmi dava tamamen veya kısmen reddedilirse bu karar, ek dava için kesin hüküm oluşturacaktır; kısmi dava tamamen kabul edilirse de kararın tespite ilişkin bölümü ek dava için kesin hüküm oluşturacaktır.
14
(i) Kısmi davanın tümüyle reddedilmesi ve bu ret kararının kesinleşmesi durumunda, verilen karar tüm alacak hakkında kesin hüküm oluşturur.
15 Böylece, henüz dava konusu edilmeyen kısım için artık ek dava açılamayacaktır.
(ii) Kısmi davanın kısmen kabul edilip kısmen de reddedilmesi durumunda kabul edilen ve reddedilen her iki bölüm yönünden de kesin hüküm oluşur. Bu durumda davacının kısmen kabul edilenden fazla alacağı olmadığı sabit olduğu için davacı alacağının henüz dava konusu etmediği kesimi için ek dava açamayacaktır.
(iii) Kısmi dava tümüyle kabul edilir ve bu karar kesinleşirse kararın tespit bölümü açılan ek dava için kesin hüküm oluşturur. Bu durumda kısmi davada ileri sürülmeyen ilk itirazlar, ek davada davacı yararına usulü kazanılmış hak doğuracaktır. Örneğin davalı, kısmi davada tahkim itirazında bulunmamışsa ek dava için bu husus davacı yararına usuli kazanılmış hak oluşturacaktır.
16
Ek olarak, Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına göre kural olarak kısmi davada alınan bilirkişi raporları açılan ek dava yönünden kesin kanıt oluşturmayacaktır. Ancak kısmi davada kesinleşen hükme esas alınan rapor tümüyle inceleme ve itiraz konusu yapılıp tüm yargısal denetim yollarından geçerek toplam alacak miktarını ortaya koyacak şekilde kesinleşmiş ve taraflar yönünden yargısal denetim yolları tüketilerek usuli kazanılmış haklar doğmuşsa kesin kanıt olarak değerlendirilmesi gerekecektir.
17 Özellikle, kısmi davada verilen kararın temyiz incelemesi sırasında, bilirkişi raporuna yönelik temyiz itirazları incelenip reddedilerek karar onanmış ise bu davada hükme esas alınan rapor da ilgili taraflar yönünden kesinleşmiş olur ve bu raporun yeniden inceleme konusu yapılması hukuken mümkün olmaz.
18
iii. Hangi Talepler Kısmi Davaya Konu Edilemez?
Aynı hukuki ilişkiden kaynaklanmayan, niteliği bakımından bölünebilir olmayan veya kısmi davaya konu edilmesinde hukuki yararın bulunmadığı yahut dürüstlük kuralına aykırılığın söz konusu olduğu talepler bakımından kısmi dava açılması mümkün değildir.
Bu kapsamda, Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına göre
manevi tazminat davaları kısmi dava biçiminde açılamamaktadır.
19
II. BELİRSİZ ALACAK DAVASI
i. Nedir, Ne Değildir?
İstem konusunun; (i) gerçek miktar ya da değerinin belirsiz olması ve (ii) dayandığı hukuki ilişkinin dava dilekçesinde gösterilmesi ve bunun için asgari bir miktar ya da değerin belirlenmesi halinde açılan dava, belirsiz alacak davasıdır.
Belirsiz alacak davası; (i) davanın başında talep sonucunun tam olarak belirlenememesi sebebiyle davacının yüksek yargılama giderine mahkûm olması, (ii) belirlenemeyen alacağın zamanaşımına uğraması ve (iii) ikinci bir dava açılması ile çelişik hüküm verilmesi risklerinin bertaraf edilmesi bakımından uygulamada önemli işleve sahiptir.
2020 yılında 7251 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle belirsiz alacak için kısmi dava açılabilen durumlarda tespit davası da açılabileceğine yönelik yasal düzenleme (HMK m. 107/III) yürürlükten kaldırılarak belirsiz alacak davasının yalnızca edim davası olarak açılabileceği belirlenmiştir.
Belirsiz alacak davası açma olanağı olan davacının, bu dava yerine bir tespit davası açmasında hukuksal yarar yoktur.
Alacağın belirlenememesi durumu, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen alacağın miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak olanaksızlığa dayanması gerekir.
20 Baştan bilinen veya tespit edilmesi objektif olarak mümkün olan durumlar için belirsiz alacak davası açılamaz.
21
Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmadığı, bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da gerçekten olanaksız olduğu durumlarda, alacağın miktarının belirlenmesi karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale gelecekse alacak, belirsiz kabul edilmelidir.
22
ii. Sonuçları Nelerdir?
Zamanaşımı bakımından: Belirsiz alacak davası açılması durumunda, zamanaşımı -alacağın kesin olarak belirlendiği tarihe bakılmaksızın- dava sonunda belirlenen alacağın tümü için ve davanın açıldığı tarihte kesilmiş sayılmaktadır.
Faiz bakımından: Belirsiz alacak davasında, davanın açıldığı anda belirsiz olan alacağın tümünün hüküm altına alınması istenildiği için yalnızca geçici istem sonucu değil alacağın tümü bakımından davanın açıldığı andan itibaren faize karar verilecektir.
23
Talep sonucunun belirlenmesi bakımından: HMK m. 107/II uyarınca belirsiz alacak davası kapsamında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilecektir.
24 Davacının bu durumda bakiye harcı yatırması gerekecektir.
25 Bu durumda istem artırımı ve harç tamamlanması işlemi ıslah olmadığından, ıslaha ilişkin hükümler uygulama alanı bulmayacaktır.
26
Bununla birlikte, Mahkemece verilecek iki haftalık kesin süre içerisinde talebin belirlenmemesi halinde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanacaktır.
Koşulları oluşmadan belirsiz alacak davası açılması halinde:
(i) Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin önceki kararlarına göre: Belirsiz alacak davasında hukuksal yararın tamamlanabilir dava koşulu olduğu görüşü ile, hukuksal yarara ilişkin dava koşulunun eksik olması durumunda davanın hemen reddedilmemesi, davacıya süre verilerek dava koşulunun tamamlattırılmasının gerektiği yönünde kararlar verilmekteydi.
27(ii) Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin son uygulamasına göre: Davacıya herhangi bir süre verilmeden davanın hukuksal yarar yokluğundan reddinin gerektiği yönünde kararlar verilmektedir. 7251 sayılı Kanun ile HMK m. 107'de yapılan değişikliklerin koşulları olmadığı halde açılan belirsiz alacak davasında davacıya süre verilerek hukuksal yarar eksikliğini tamamlama olanağı tanımamaktadır.
28
(iii) Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 07.07.2020 tarih ve 173 sayılı kararı ile aynı uyuşmazlıkların temyiz incelemesini yapmakla görevli 22. Hukuk Dairesi'nin kapatılması ve tüm işlerin 9. Hukuk Dairesi'ne devredilmesi üzerine sağlanan içtihat birliğine göre: davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı yahut değeri belirlenebilir durumda ise, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir.
29
(iv) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre: koşulları oluşmadan belirsiz alacak davası açılması durumunda, dava, hukuksal yarara ilişkin dava koşulu eksikliği nedeniyle hemen usulden reddedilmemelidir. Bu durumda;
(a) Davacı, verilen bir haftalık kesin süre içinde davanın belirsiz alacak davası olduğunu beyan etmiş ve belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli koşullar mevcut ise dava belirsiz alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılmalıdır.
(b) Davacı, belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli koşullar bulunmakla birlikte, açmış olduğu davanın kısmi dava olduğunun belirtmiş ise bu durumda mahkeme, davayı kısmi dava olarak kabul edip yargılamayı sürdürmelidir.
(c) Davacı, davasının belirsiz alacak davası olduğunu mahkemeye bildirmemiş olmakla birlikte belirsiz alacak davasının koşulları bulunmuyor ve fakat kısmi dava açılabilmesi mümkün ise bu durumda mahkemece, açılmış olan dava, doğrudan bir ara kararıyla bir kısmi dava olarak nitelendirilmek suretiyle görülüp karara bağlanmalıdır.
30
iii. Hangi Talepler Belirsiz Alacak Davasına Konu Edilemez?
Genel olarak: Alacağın gerçek miktar ya da değerinin belirlenebilme imkanının bulunduğu veya tespit edilmesi objektif olarak mümkün durumlarda belirsiz alacak davası açılması mümkün değildir. Örneğin, sözleşmeden kaynaklanan bir davada alacak miktarı taraflar arasında tartışmalı olabilecektir. Bu durum istem sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyeceği anlamına gelmeyecek ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecektir.
Delil tespiti yapılan haller bakımından: Davadan önce zarar miktarını delil tespiti yoluyla kesin olarak saptanmış ve dava dilekçesinde de tespit dosyasına yollama yapılarak zararın giderilmesi istenmişse belirsiz alacak davası açılamaz.
32
İhtarnamede talep edilen tutarların açık şekilde belirtildiği haller bakımından:
(i) Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 15.11.2013 tarihli bir kararında: Davacının açıkça talep konusu uyuşmazlığın miktarını kendisi tarafından keşide edilen ihtarname ile 45.000,00 TL olarak belirlemiş olmasına rağmen bu bedelin yalnızca fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL’si tutarında kısmi dava açmış olduğundan uyuşmazlık konusunun davacı tarafça açıkça belirlenmiş olması nedeni ile kısmi dava açmakta hukuksal yararı bulunmadığına ve davacının açık talebi karşısında ortada belirsiz alacak davasının koşullarının oluşmadığına hükmetmiştir.
33
(
ii) Daha sonra,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 18.06.2015 tarihli bir kararında: Davadan önce davalılara gönderilen ihtarnamelerde bedelin belirtilmiş olmasının davanın belirli bir alacak davası olduğu anlamına gelmeyeceğine ve davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
34
(
iii) Bununla birlikte,
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 10.04.2018 tarihli bir kararında: Davacının ihtarnamede belirttiği açık ve kesin beyanlarının kendisini bağlayacağına ve davacı alacağının buna göre hüküm altına alınması gerektiğine hükmetmiştir.
35
Eser sözleşmelerinden kaynaklı hakediş bedelleri bakımından:
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 03.04.2017 tarihli bir kararında: Davanın belirsiz alacak davası koşullarını haiz olmadığı ancak miktar belirterek talepte bulunulduğundan kısmi dava olarak nitelendirilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 21.09.2017 tarihli bir kararında: Belirsiz alacak davası olduğu açıklanan davanın Daire’nin 10.07.2013 gün 2012/6728 Esas 2013/4521 Karar sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.03.2016 gün 2014/15-430 Esas 2016/207 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere davanın belirsiz alacak davası olarak görülüp yürütülmesinin mümkün olmadığına hükmetmiştir.
36İşçi alacakları bakımından:
Davacı; işe başlangıç ve işten ayrılış tarihini, kaç yıldır çalıştığını, son brüt ve net ücretinin ne olduğunu, günlük ve haftalık çalışma sürelerini, ne kadar izin kullandığını bildiği ve bu bilgilere göre hesap yapılabilecek olduğu için işçi alacaklarına ilişkin davaların kural olarak belirsiz alacak davası şeklinde açılması mümkün değildir. Yargıtay'a göre işçinin kendisinin bilmediği çalışma süresini, tanıkların bildiğini veya bilirkişinin bileceğini varsaymak ispat kurallarına da yaşamın olağan akışına da aykırı kabul edilmiştir.
37
İşçi alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olup olmayacağı konusunda Yargıtay'ın iş davalarına bakan daireleri olan 7, 9 ve 22. Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu içtihatları arasında ortaya çıkan farklılığın giderilmesi için yapılan başvuru üzerine, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Kurulunca işçi alacaklarının çok çeşitli tür, nitelik ve kapsamda olması, somut olayın özelliklerine göre oldukça değişkenlik göstermesi, hatta aynı tür işçi alacaklarında bile somut olayın özellikleri itibarıyla işçi alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olup olmayacağı konusunda soyut ve genel nitelikte, her bir olayda geçerli olacak ölçüde bir karar alınamayacağından içtihadı birleştirmeye gerek olmadığı yönünde karar verilmiştir.
38
Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına göre, alacağın hangi durumlarda belirsiz, hangi durumlarda belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin gözetilerek sonuca gidilmesi gerekir. İş yargılamasında alacağın belirsiz olması ölçütleri her bir istem için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Öte yandan, aynı dava dilekçesinde bazı alacaklar için belirsiz alacak davası bazıları için kısmi dava açılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır.
39
Yargıtay’ın son uygulamasına göre:
- Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları işçi tarafından bilinmekle kural olarak belirsiz alacak davasına konu edilmez. Ancak hesabın unsurları olan sosyal hakların (ayni olarak sağlanan yemek yardımı gibi) miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere göre belirlenecek ise kıdem ve ihbar tazminatı belirsiz alacak davasına konu edilebilir.40
- İkramiye ve sosyal yardım alacakları da belirsiz alacak sayılmaz. Zira davacı kendisine ödenen aylık ücret miktarını ve kendisine işverence yapılan ödemeleri belirleyebilecek durumdadır.41
- Fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları yazılı belgelere ve iş yeri kayıtlarına dayanmayıp tanık anlatımlarına dayanıyorsa belirsiz alacak sayılırlar. İşçinin uzun süre aynı şekilde çalışması, izin kullanmaması ve tatil günlerinde dinlenmemesi veya yıllarca sürekli çalışması yaşamın olağan akışına aykırı olması nedeniyle hüküm altına alınan fazla çalışma ve tatil ücreti alacaklarından dosya içeriğine uygun bir indirim yapılması gerekir. Mahkemenin takdir yetkisine bağlı olarak yapılacak indirim oranı baştan belirli olmadığından, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının belirsiz alacak davası konusu olabileceği kabul edilmelidir.42
- Geç ödenen yaşlılık aylığının tahsili istemi belirsiz alacak davasına konu edilemez.43
İşverenin maddi hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini (belge ve bordro düzenleme gibi) yerine getirmemesi, tuttuğu belgelerin gerçeği yansıtmaması, davadan önce işçinin alacaklarını inkar etmesi ya da ikrar etmekle birlikte yerine getirmemesi, davacıya kural olarak belirsiz alacak davası açma olanağı vermez, bu durumda alacak miktarı veya değeri belirlenebiliyorsa belirsiz alacak davası açılamaz.
44
III. FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARI SAKLI TUTMAK VEYA TUTMAMAK
Fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmamış, davanın kısmi dava veya belirsiz alacak davası olduğu da belirtilmemiş ise: Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmamış ve kısmi dava ibaresine de yer verilmemiş olması halinde açılmış olan davanın, belirsiz veya kısmi dava olarak kabul edilemeyeceği, davacının talebini sınırlandırılmış sayılması gerektiği kabul edilmektedir.
45
Yalnızca fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu belirtilmiş ise: Davacı tarafından dava dilekçesinde sadece “…fazla ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla…” ifadesiyle açılan davaların ise belirsiz alacak davası mı kısmi alacak davası olarak kabul edileceği konusunda Yargıtay Hukuk Daireleri tarafından zaman içerisinde farklı kararlar verilmiştir. Bu kapsamda, örneğin;
(i) Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 17.03.2020 tarihli bir kararında: her ne kadar dava “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla” açılmış ise de talep konusunun incelenmesi neticesinde belirsiz alacak davası veya kısmi davanın söz konusu olmadığını ve tam davanın söz konusu olduğuna hükmetmiştir.
(ii) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 02.03.2016 tarihli bir kararında: Davacı vekilinin dava dilekçesinde belirsiz alacak davası açtığını belirtmesine karşın, sonuç kısmında “fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla” dedikten sonra alacağın 310.000,00 TL lik kısmının tahsiline karar verilmesini talep etmesi karşısında dava dilekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde kısmi dava açıldığının kabul edilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
46
(iii) Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 04.02.2015 tarihli bir kararında: Davacının dava dilekçesinde dava değeri olarak 3.005,00 TL göstererek fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu davada, davalıdan talep edilebilecek tutar kapsamının yargılama safahatinde belirlenecek olmasını göz önünde bulundurarak fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasının belirsiz alacak davası niteliğinde olduğuna hükmetmiştir.47
Son olarak,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 07.07.2021 tarihli güncel bir kararında: Belirsiz alacak davasının niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişinin bunu dilekçesinde açıkça belirtmesi ve “
…FAZLA İLİŞKİN HAKLARIMIZ KALMAK KAYDIYLA…”
AÇILAN DAVALARIN KISMİ ALACAK DAVASI OLARAK KABUL EDİLMESİ GEREKTİĞİNE ve ayrıca dava devam ederken “..davamız belirsiz alacak davasıdır” şeklinde beyan ile davanın türünü değiştirmenin mümkün olmadığına hükmedilmiştir.
48
IV. SONUÇ
Uygulamada belirsiz alacak davası ve kısmi dava bakımından beklenmeyen sonuçlar ile karşılaşmamak adına; başvurulan dava türü yönünden koşulların oluşmuş, dava dilekçesi kapsamında talep sonucunun doğru ve tam olarak belirlenmiş ve talebin niteliği itibarıyla dava türü ile hukuki uyarlığın mevcut olduğu hususlarının teyit edilmesi ve yüksek mahkemenin uygulamaya ışık tutan kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
MORAL | KINIKOĞLU | PAMUKKALE
Korhan Bakır, Kıdemli Avukat
Burak Batı, Avukat
Mehmet Totan, Stajyer Avukat
1 Uygulamacılar İçin Medeni Usul Hukuku El Kitabı, İsmail Ercan, Mayıs 2021 / 6. Baskı; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes Eylül 2021 / 9. Baskı; Belirsiz Alacak Davası (HMK m. 107), Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez Ekim 2011 / 1. Baskı;
Kısmi Dava, Dr. Cenk Akil Nisan 2014 / 1. Baskı
2 Aksi durumda, yani alacağın tümünün dava edilmesi halinde hukuksal ilişkinden doğan alacağın tamamı dava ile mahkeme önüne getirilmekte, dava edilmeyen bir alacak kesimi bulunmamaktadır. (İBBGK, 24.05.2019, 2017/8 E., 2019/3 K.) (RG, 27.09.2019, 30901)
3 HGK, 17.10.2012, 2012/9-838 E., 2012/715 K.
4 HGK, 15.11.2018, 2016/10-1082 E., 2018/1719 K.
5 Yargıtay 3. H.D., 17.06.2013, 2013/8522 E., 2013/10252 K.
6 HGK, 15.11.2018, 2016/10-1082 E., 2018/1719 K.
7 Yargıtay 3. H.D., 17.06.2013, 2013/8522 E., 2013/10252 K.
8 İBBGK, 24.05.2019, 2017/8 E., 2019/3 K. (RG, 27.09.2019, 30901)
9 HGK, 09.10.2002, 2002/9-809 E., 2002/802 K.
10 İBBGK, 24.05.2019, 2017/8 E., 2019/3 K. (RG, 27.09.2019, 30901)
11 Yargıtay 11.H.D., 09.11.1998, 1998/6198 E., 1998/7542 K.
12 HGK, 18.04.2007, 2007/15-126 E., 2007/210 K.
13 Yargıtay 3.H.D., 01.02.2005, 2005/263 E., 2005/511 K.
14 HGK, 09.11.1998, 1998/15-572 E. 1998/898 K; HGK, 02.06.1982, 1981/11-1130 E., 1982/549 K.
15 HGK, 13.03.2015, 2013/7-1728 E., 2015/1036 K.
16 Yargıtay 11. H.D., 13.09.1999 199/5412 E., 1999/6635 K.
17 Yargıtay 3. H.D., 14.03.2013, 2013/2342 E., 2013/4474 K.
18 HGK, 13.03.2015, 2013/7-1728 E., 2015/1036 K.
19 Yargıtay 4. H.D., 15.12.2003, 2003/9076 E., 2003/14809 K.
20 Yargıtay 22. H.D., 16.06.2014, 2013/15167 E., 2014/17279 K.
21 Yargıtay 10. H.D., 01.03.2012, 2010/9799 E., 2012/3613 K.
22 Yargıtay 22. H.D., 16.06.2014, 2013/15167 E., 2014/17279 K.
23 İBBGK 24.05.2019, 2017/8 E., 2019/3 K. (RG, 27.09.2019, 30901)
24 2020 yılında 7251 sayılı Kanun ile getirilen bu düzenleme öncesinde alacağın tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu ana ilişkin tartışmalar son bulmuş; ve bu anın mahkemece belirleneceği düzenlenmiştir.
25 Yargıtay 9. H.D., 09.09.2014, 2014/25790 E., 2014/25766 K.
26 Yargıtay 9. H.D., 21.10.2020, 2018/9284 E., 2020/12864 K.
27 Yargıtay 9. HD., 25.3.2015, 2015/4494 E., 2015/12005 K.
28 Yargıtay 9. H.D., 11.11.2020, 2017/18480 E., 2020/15813 K.; 9. H.D., 06.10.2020, 2016/24262 E., 2020/10629 K.
29 Yargıtay 9. H.D., 28.09.2020, 2016/25462 E., 2020/9463 K.
30 HGK, 16.05.2019, 2016/22-1166 E., 2019/576 K.
31 Yargıtay 10. H.D., 01.03.2012, 2010/9799 E., 2012/3613 K.
32 Yargıtay 3. H.D., 13.01.2014, 2013/15619 E., 2014/122 K.
33 Yargıtay 11. HD., 15.11.2013, 2012/19128 E., 2013/20655 K.
34 Yargıtay 11. HD., E. 2014/9966, K. 2015/8462, T. 18.06.2015
35 Yargıtay 9. H.D., 10.04.2018, 2015/24623 E., 2018/8335 K.
36 Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 21.09.2017, 2016/3148 E., 2017/3098 K.
37 Yargıtay 22. H.D., 11.02.2014, 2014/442 E., 2014/2051 K.
38 İBBGK, 15.12.2017, 2016/6 E., 2017/5 K.
39 HGK, 17.01.2018 2016/22-2181 E, 2018/24 K; Yargıtay 9.H.D. 11.11.2020, 2017/18480 E, 2020/15813 K.
40 Yargıtay 9. H.D., 11.11.2020, 2017/18480 E., 2020/15813 K.; 9. H.D., 06.10.2020, 2016/24262 E., 2020/10629 K.
41 Yargıtay 22. H.D., 11.02.2014 E., 2014/2051 K.
42 HGK, 17.09.2019, 2016/22-43 E., 2019/882 K.
43 Yargıtay 10. H.D., 01.03.2012 E., 2012/3613 K.
44 Yargıtay 22. H.D., 16.06.2014, 2013/15167 E., 2014/17279 K.
45 Yargıtay 4. H.D., 2019/2715 E., 2019/4717 K.
46 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 02.03.2016 2014/15-439 E., 2016/207 K.
47 Yargıtay 13. H.D., 4.2.2015, 2015/1133 E., 2015/2463 K.
48 HGK, 07.07.2021, 2021/485 E., 2021/971 K.