A. GİRİŞ
Günümüzde internet kullanımının ve e-ticaretin yaygınlaşması ile mal ve hizmetlerin internet ortamında satışı da büyük bir artış göstermiştir. Bununla birlikte çoğu marka sahibi de fiziki satışlarını internet ortamına taşımıştır. Hatta bazı mal ve hizmetler salt internet üzerinden sağlanmakta olup, depolama ve hosting gibi örneklendirilebilecek maddi bir varlığı bulunmayan çevrim içi ürün ve hizmetler de gittikçe yoğunlaşmıştır. Dolayısıyla, bilhassa internet ortamındaki marka ihlalleri de büyük artış göstermiş, sınai mülkiyet haklarının internet ortamındaki haksız müdahalelere karşı korunması daha da önem kazanmıştır.
Mahkemelerin iş yükü sebebiyle yargılama süreçleri uzun yıllar sürebilmektedir. Sınai mülkiyet haklarına haksız müdahaleleri dava yoluyla durdurmak veya neticelerini ortadan kaldırmaya çalışmak zamanın çok önemli olduğu ticari hayatta yeterli olmayabilmektedir. Bu sebeple çoğu zaman ihlallerin dava sonuçlanıncaya kadar önlenmesi sebebiyle geçici koruma tedbirlerine başvurulduğundan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerin ihlalin önlenmesinde en etkin ve orantılı tedbir yöntemini belirlemesi kritik önem arz etmektedir.
B. İLGİLİ MEVZUAT
Sınai mülkiyet hakları 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (“
SMK”) ile koruma altına alınmış olup, 159.maddesinde ihtiyati tedbir kararın şartları ve kapsamı açıklanmış, örneklendirme yoluyla bazı tedbir türleri sayılmıştır. Sayılan tedbirler genel olarak sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiilin önlenmesi ve durdurulması, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen ürünlere el konulması ve saklanması şeklinde olup bu tedbirler somut mal ve hizmetlere yöneliktir. Kanunda yer alan düzenleme somut mal ve hizmetlere yönelik olduğundan, tedbir yöntemleri çoğu zaman uygulamada salt internet ortamında yapılabilen depolama / hosting gibi hizmetlerin satışına etki edememektedir. Bu tür marka ihlallerinde ürünlere el konulması ve saklanması gibi tedbirlerin uygulanamayacağı göz önünde bulundurulduğunda, bu ihlallerin yalnızca ihlale sebebiyet verilen internet sitesine erişimin engellenmesi yolu ile yapılabileceği muhakkaktır. Ancak bazen Mahkemeler kanunda “erişimin engellenmesi” şeklinde bir tedbir türü açıkça sayılmadığından bu yönde ihtiyati tedbir kararı vermekten imtina edebilmektedirler.
Erişimin engellenmesi 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 9. Maddesinde düzenlenmiş ve internet üzerinden yapılan yayınlarla kişilik haklarının ihlal edilmesi halinde talep üzerine ihlali oluşturan internet sitesine erişimi engelleme kararını Sulh Ceza Hakimlikleri vermektedir.
Ancak kişilik hakkının ihlal edilmiş olması şartı uygulamada ciddi sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. Örneğin, tescilli bir markaya ait internet sitesini taklit etmek suretiyle haksız rekabet ve marka tecavüzü fiillerinin işlenmesi halinde, ihlale sebebiyet veren internet sitesine erişimin “kişilik haklarının ihlali” sebebiyle engellenmesi doğru olmayacaktır. Zira, uygulamada aslında erişimin engellenmesi hakkında verilecek karar, haksız rekabet ve marka tecavüzü fiillerinden dolayı oluşmaktadır ve kişilik haklarının ihlali fiilinin şartları oluşmamaktadır. Dolayısı ile marka ihlallerinde erişimin engellenmesi yönünden ihtiyati tedbir kararlarının Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri tarafından verilmesi daha isabetli olacaktır.
Nitekim SMK’nın ilgili maddesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (“
HMK”) yaptığı atıf gereği, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire HMK m.391 uyarınca da karar verilebildiği gibi Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin, fikri ve sınai haklar kapsamına giren davalarda tedbiren erişimin engellenmesi kararı verebileceği Bölge Adliye Mahkemeleri’nin yerleşik kararları ile de sabit hale geldiğinden hâkimlerin verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere talep doğrultusunda gerekli her türlü tedbire karar vermesi mümkündür.
C. SONUÇ
Kanunda erişimin engellenmesi tedbirinin açıkça sayılmaması, kanaatimizce hatalı olarak bu tedbirin Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri tarafından verilemeyeceği şeklinde anlaşılmaktadır. Görevli mahkeme, marka hakkına tecavüzün önlenmesi için gerekli olan her türlü tedbir kararını verebilmelidir ve 159. madde buna ilişkin herhangi bir engel teşkil etmemekte, aksine mahkemelere bu yetkiyi vermektedir. Mahkemelerin salt kanunda böyle bir tedbir açıkça yer almadığı için erişimin engellenmesine ilişkin tedbir kararına hükmetmemesi halinde ciddi hak kayıpları ortaya çıkabilmektedir.
Nitekim, yerleşik yargı kararları da bu yönde bir tedbir kararının verilebileceği hususunda hemfikir iken uygulamada halen kimi Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerince bu yönde karar vermekten kaçınılmaktadır. Günümüz gelişen teknolojisi ve ticari koşulları her sektörü etkilediği gibi yargı içtihat ve uygulamalarını da ister istemez etkilemekte ve mahkemelerin ihtiyaçları karşılar ve mağduriyetleri engelleyebilir nitelikte tedbir kararlarını verebilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Bu nedenlerle Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin istikrarlı şekilde erişimin engellenmesi yönünden ihtiyati tedbir kararlarına hükmetmesinin isabetli olacağı ve bu sayede bilhassa e-ticaret sektörüne güven veren bir hukuki ekosistemin tesis edilebileceği görüşündeyiz.
MORAL | KINIKOĞLU | PAMUKKALE
Elif Çemen, Avukat
Hazal Görmüş, Stajyer Avukat