Günümüzde tüketiciler, satın aldıkları araçlar ile ilgili olarak karşılaştıkları arızaların yetkili servisler tarafından giderilmesini istemektedirler. Ancak, yetkili servisler tarafından bu talepleri yerine getirilmediğinde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu’ndan doğan seçimlik haklarını kullanmak maksadıyla yasal yollara başvurmaktadırlar. Bu haklarından bir tanesi de aracın ayıpsız misliyle değişimi yani yenisiyle değiştirilmesidir. İşte tam bu noktada önemle belirtmek gerekir ki, tüketicilerin her araç arızasında bu seçimlik haklarını kullanabilecekleri hatasına düştüklerini ve akabinde yargılama sonrasında hayal kırıklığına uğradıkları gözlemlenmiş olup, tüketicilerin bu haklarını hangi şartlar altında kullanabilecekleri ve aracın yenisi ile değişimine ilişkin hakkın kapsamına değinmek gerekmektedir.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu’nun “Tüketicinin Seçimlik Hakları” başlıklı 11. Maddesi uyarınca tüketici, malın ayıplı olduğunu anladığında;
i. satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, ii. satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme, iii. aşırı masraf gerektirmediği takdirde tüm masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme ve imkan varsa iv. satılanın ayıpsız misli ile değiştirilmesini isteme seçimlik haklarından birini kullanabilmektedir. Tüketici, satıcı yahut üreticiye karşı dilediği seçimlik hakkını ileri sürmekte serbesttir. Ancak, Yargıtay içtihatları uyarınca burada göz ardı edilmemesi gereken husus, tüketicinin satıcı veya üreticiye karşı yöneltmiş olduğu seçimlik hakkın hak ve menfaatler dengesini bozmaması gerektiğidir.
Nitekim, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun amir hükümlerinde de alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması ve durumun bunu haklı göstermemesi hâlinde hâkimin satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebileceği açıkça düzenlenmiştir.
Özellikle, otomotiv sektöründe üretim maliyetlerinin yüksek olması ve ayıbın sıklıkla esasa etkili olmadığı gözetildiğinde; tüketicinin ayıpsız misli ile değişim yahut sözleşmeden dönerek bedel iadesi isteme haklarından birini kullanması genelde hakkaniyete aykırı bir durum meydana getirebilmektedir. Otomotiv sektörüne ilişkin uyuşmazlıklarda, Yargıtay içtihatlarında da yukarıda bahsi geçen seçimlik hakların kullanılabilirliğinin tespitinde hakkaniyet ilkesi esas alınarak hak ve menfaatler dengesi aşağıdaki ifadelerle gözetilmektedir.
"Davacının seçimlik haklarından aracın misliyle değiştirilmesi hakkını kullanmasının iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı, tarafların hak ve menfaatleri değerlendirilerek aşırı bir dengesizliğe neden olup olmayacağı, araçtaki ayıp nedeniyle seçimlik haklardan olan “bedel indirimi” uygulanıp uygulanmayacağı hususunun sayın mahkemece re'sen gözetilmesi gerekir."( YHGK 18.11.2015 tarih, 2014/302 Esas, 2015/2660 Kararı)
Örneğin, sıfır kilometre olarak alınan araçlardaki boyaya ilişkin ayıplarda, aracın değerinde meydana gelen azalma, malın satım bedeline kıyasla oldukça azdır. Dolayısıyla malın ayıplı ve ayıpsız değeri arasında önemli bir fark mevcut değilken ve ayıp aracın kullanımına yahut tüketicinin araçtan beklediği faydaya tesir etmiyorken; aracın ayıpsız misliyle değişim veya sözleşmeden dönerek bedel iadesi haklarından birini kullanılması hakkaniyete aykırı ve tüketici lehine sebepsiz zenginleşme yaratan bir durum olarak yorumlanacaktır.
Diğer kararlarda da, baskın görüş olarak aracın ayıpsız misliyle değişimi yerine, ayıp nedeniyle araçta oluşan değer kaybına hükmedilmektedir. Bu görüşün aksine hüküm tesis etmiş güncel bir yerel mahkeme kararı da tam bu gerekçeyle bozulmuştur:
"Kanun tarafından korunan sözleşme taraflarından tüketicinin yanında, kurulacak hükmün sözleşmenin diğer tarafı olan satıcı için de orantısız güçlükleri de beraberinde getirmemesi gerekir. Ayıbın öneminin aracın kullanımına ve beklenen faydaya bir etkisinin olmaması, aracın ayıplı ve ayıpsız değeri arasındaki farkın araç bedeli nazara alındığında azlığı yani karşılıklı menfaatler dengesi ile hukukun temel prensibi olan hakkaniyet kuralları değerlendirilerek ayıp nedeni ile bedel indirimi veya tüketicinin diğer seçimlik haklarını kullanıp kullanmayacağının tesbit edilmesi zorunludur. Somut olayda, yukarıda belirtilen ilke ve kurallar ışığında araçtaki boya kalınlığı miktarı ve sebebinin tam olarak anlaşılamadığı nazara alınıp, ayıp nedeni ile araçta oluşan değer kaybına karar verilmesi gerekirken mahkemece, yanlış değerlendirme ile aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir." (Yargıtay 13. H.D.’nin 15.10.2018 tarih, 2016/2117 Esas ve 2018/9371 Karar sayılı kararı)
Özetle, Yargıtay içtihatları uyarınca malın ayıplı olması halinde tüketicinin ayıpsız misliyle değişim veya sözleşmeden dönerek bedel iadesi talep etme seçimlik haklarından birini kullanması aslında sınırsız şekilde tamamen tüketicinin takdirinde bulunmamakta olup; ayıbın niteliğine göre seçimlik hakkını kullanmasının iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığı, tarafların hak ve menfaatleri değerlendirilerek aşırı bir dengesizliğe neden olup olmayacağı ve ayıp nedeniyle dört seçimlik haktan bedel indirim uygulanıp uygulanmayacağı hususu değerlendirilerek bir sonuca varılmaktadır. Böylelikle hem ülkemiz için en önemli sektörlerden biri olan otomotiv sektörünün aktörleri olan üretici, bayi ve distribütörler ciddi mağduriyetler yaşamamakta, hem de sadece gerçekten ayıplı araçtan fayda sağlayamayan ve mağdur olan tüketicilere yeni araç verilerek tüketicilerin de korunması yoluyla hakkaniyet içinde menfaat dengesi sağlanmaktadır.
Göktürk Şahin, Kıdemli Avukat
Deniz Kocaer, Avukat