Türk Borçlar Hukuku ve Ticaret Hukukunda, konsinye satış şartı ve konsinye satış sözleşmesi diye anılan sözleşme türü açıkça düzenlenmemiş bir kavram olup sözleşme serbestisi kapsamında uygulama ve öğretide gelişmiş, yargı kararları ve ikincil hukuk kaynaklarında sıkça ifade bulmuş bir kavramdır.
Birçok özelge ve yargı kararında ifade bulduğu üzere konsinye işlem, firmaların daha önceden tespit edilen bir fiyatla ya da günün koşullarına göre satılmak üzere ticari işlemde bulundukları diğer firmalara mal gönderilmesidir. Uygulamada genellikle, malı gönderen tüccar veya firmaya “konsinyatör”; malı satmak üzere alan tüccar veya firmaya ise “konsinye” denilir. Konsinye satımın öğretide kabul edilen bir diğer adı da Satım İçin Bırakma Sözleşmesidir.
Konsinye satışlardaki malın teslim edilme sebebi satım için bırakılan konsinyenin bunu üçüncü bir kişiye satmak için azami çaba ve özen gösterme borcu altına girmesi ve başarılı olması halinde kendi ad ve hesabına üçüncü kişiye satışı gerçekleştirmesidir. Bu tür sözleşmelerin en ayırt edici yönü, tarafların aralarında önceden sabit bir fiyat saptamaları ve konsinyenin belirlenen bu fiyat aralığından daha yükseğe veya daha düşüğe satmaktan doğacak sorumluluğu üstlenecek olmasıdır.
Konsinye işlemlerde, konsinyeye tanınan seçimlik malı satma veya malı satmaktan cayıp malı iade etme hakkı, bu işlem türünü ayırıcı kılan diğer bir unsurdur. Konsinye satışlara ilişkin öğretide en tartışmalı konu malın mülkiyetinin konsinyatörden konsinyeye geçip geçmediği noktasındadır. Bu konuda öğretide çokça görüş öne sürülmekle beraber, öğretideki hâkim görüş konsinyeye bırakılan malın üçüncü kişiye satılması durumunda, mülkiyetin, satım için bırakan konsinyatörden çıkıp, konsinyeye hiç geçmeden, doğrudan doğruya üçüncü kişiye geçeceği yönündedir.
Mahiyeti itibariyle ticaretin özellikle de tedarikçi ve perakendeci boyutunda sıkça karşılaşılan konsinye satışlar, Rekabet Hukuku bağlamında da inceleme konusu olmuş ve Rekabet Kurulu (“
Kurul”) ilgili kararlarında konu özelinde yerleşik sayılan birtakım uygulamalar geliştirmiştir. Bu yazımızda dikey nitelikteki ilişkilerde Kurul tarafından rekabetçi yapıya aykırı kabul edilen bazı durumların konsinye satışlar bakımından verilmiş kararlarda ne şekilde ele alındığını inceledik.
A. Yeniden Satış Fiyatının Belirlenmesi Yasağı Bakımından
Kurul’un
04-22/235-51 ve
11-54/1379-489 sayılı kararlarında, konsinye satışlar, Türk Borçlar Kanunu’nda, özel olarak düzenlenmemiş olan sadece doktrinde yapılan tartışmalar çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün ve bir malın sahibi tarafından satılmak amacıyla bir başka kişiye bırakılmasını konu alan sözleşmeler olarak tanımlanmıştır. Kurul kararlarında konsinye satışlar bakımından muafiyet veya menfi tespit değerlendirmesi yapılabilmesi için önce malları konsinye satış için bırakılmış tacirin ekonomik olarak bağımsız ve riskleri taşıyan nitelikte olup olmadığına bakılması gerektiği kabul edilmiştir. Kurul kararlarına göre, konsinye satış için bırakılan kişinin, satışların ekonomik riskini taşıyan bağımsız bir teşebbüs olması halinde, taraflar arasındaki ilişki 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“
Kanun”) 4. maddesi kapsamında değerlendirilebilecektir. Lakin satış için bırakılan kişinin herhangi bir ekonomik risk taşımıyor olması halinde, taraflar arasındaki ilişki - gerçek bir acentelik ilişkisinde olduğu gibi - konsinyenin satış için bırakanın bir departmanı gibi değerlendirilmesi sonucunu doğurur.
Hakim görüş olarak ifade edildiği gibi, konsinye satış sisteminde satış için bırakılan taraf malların mülkiyetini edinmemekte mülkiyet ancak üçüncü kişilere satışın gerçekleştiği anda bırakandan üçüncü kişiye el değiştirmektedir. İşte bu noktada konsinye satış sözleşmesinde yer alan ve görünüşte yeniden satış fiyatının tespiti gibi gözüken hükümlerin konsinye sözleşmesinin kendine has özellikleri ile birlikte değerlendirildiğinde, sözleşmede Rekabet Hukuku kapsamında bir yeniden satış fiyatının tespiti halinin öngörülmediği kabul edilmektedir. Çünkü konsinye satış sözleşmeleri, normal alım satım sözleşmesinin aksine, malın zilyetliğinin devri ile taraflar arasında malın alıcıya maliyetini belirleyecek bir fiyat oluşturmamakta ve iktisaden, konsinyatörü bir taban fiyat belirleme zorunluluğu içerisinde bırakmaktadır. Aksi durumda yani konsinyenin, konsinyatörün maliyetinin de altına ürünü nihai kullanıcıya satabilme serbestisine sahip olması konsinye satış sözleşmelerinin özüne ters bir durum yaratır.
Kurul kararlarında da ifade bulduğu üzere, ekonomik riski üzerine alan konsinye, belirlenen fiyattan saparak kendi komisyonundan taviz vermek suretiyle malı daha düşüğe satma hakkına sahiptir. İşte Kurul yukarıda ifade bulan tespitleri sebebiyle, konsinye satış sözleşmelerinde yer alan azami ve asgari fiyat uygulamalarının yeniden satış fiyatının tespiti yasağı kapsamında olmadığı, bunların konsinye sözleşmesinin doğası gereği olduğu ve Kanun’un 4. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği görüşündedir.
B. İndirim Uygulamaları ve Muafiyet Değerlendirmesi Bakımından
Konsinye satış sözleşmeleri ifade edildiği gibi, malın mülkiyetinin konsinyatörde kaldığı ve belirlenen fiyat aralığı üzerinden satışı yapılmak üzere konsinyeye bırakıldığı sözleşmelerdir. İşte bu sebeple konsinye satışa konu mallara ilişkin fiyat aralığının belirlenmesinde olduğu gibi mallara ilişkin indirim dönemlerine karar verilmesi bakımından da konsinyatörün karar verebilme hakkı mevcuttur. Genel olarak dikey ilişkilerde, tedarikçi konumundaki teşebbüsün indirim dönemlerine müdahele uygulamaları Rekabet Hukuku bağlamında yasaklı ve tehlikeli görülebilecekken, konsinye satış sözleşmeleri özelinde Kurul, tarafların belirlemiş olduğu indirim dönemlerini konsinye satışın özünden kaynaklı bir durum olarak nitelendirmekte ve bu uygulamaları rekabetçi yapıya aykırı olarak değerlendirmemektedir.
C. Konsinye Satış Sözleşmelerinin Rekabetçi Endişe Doğurabildiği Durumlar
Bir sözleşmenin konsinye satış sözleşmesi niteliğinde olması veya içerisinde konsinye satışa ilişkin bir hüküm bulunması doğrudan muafiyet kapsamında değerlendirilmesi anlamına gelmemektedir. Özellikle Kurul’un 04-22/235-51 sayılı kararında da ifade edildiği üzere, konsinye satış sözleşmelerinin bireysel muafiyet değerlendirmesine tabi tutulduğu hallerde çeşitli ürün gruplarının bir arada bulunabildiği ve promosyon uygulamalarının yaygın olarak kullanıldığı mağazaların yaygınlaşmasının tüketiciler açısından da fayda sağlayan ve bu tip ilişkilerin kurulduğu mağazaların çok sayıda markayı ve ürünü barındırmasının, tüketicilerin karşılaştıkları ürünlerin çeşitliliğini artırıp tüketicilere olan arzın artırılması ve erişilebilecek ürün çeşidinin artırılması sonuçlarını doğuran nitelikte olabileceği belirtilmektedir.
Kurul, önüne gelen her konsinye satış sözleşmesinde rekabetçi yapıya katkı sağlayan durumları tespit etmekte ve her ne kadar konsinye nitelikte olsa da satış sözleşmelerinin rekabetçi yapıyı gereğinden fazla ihlal eden veya maiyeti itibariyle konsinye yapılarda olması gerekeni aşan nitelikteki hallerde bu sözleşmelere menfi tespit veya muafiyet vermekten imtina edebilmektedir.
Sonuç
Sonuç olarak, konsinye yapılar mevzuatımızda açıkça düzenlenmemekle beraber ticari uygulamada çokça rastlanılan ve yargı kararlarına da konu olmuş yapılardır. Bu yapılara ilişkin Kurul, verdiği kararlarla konuya ilişkin uygulamada konsinye satış sistemlerine ilişkin soru işaretlerini gidermektedir. Yukarıda detaylıca açıkladığımız üzere, konsinye satış sözleşmelerine ilişkin genel bakış açısı, bu sözleşmelerin rekabetçi endişe doğurmadığı yönündedir. Ancak elbette her bir somut olay özelinde ilgili yapı detaylıca incelenmelidir.
MORAL | KINIKOĞLU | PAMUKKALE | KÖKENEK
Duygu Bozkurt Kadirhan, Kıdemli Avukat
Deniz Yontuk, Stajyer Avukat